Yazılara Abone Ol Yorumlara Abone Ol
http://idealkilo-zayiflamak.blogspot.com

Dr.Mehmet Öz'ün Kızı Nasıl Zayıfladı?

Defne Öz çok kilolu bir çocuk ve genç kız olduğunu , nasıl 90 kiloyken birden 20 kilo zayıfladığını anlattı.Babası ve dedesi çok ünlü birer doktor ve sağlıklı yaşam uzmanı olduğu halde nasıl kilolu bir çocukluk geçirdi? Nasıl kilo verdi? Hangi diyeti uyguladı? ...

Ekmek Yiyerek Zayıflanır (mı)!!!

Ekmek Diyeti3 günde 2 kiloya kadar vermek isteyenler için tek gıda diyeti :Hedef: 3 günde 1.5-2 kilo.Günlük Kalori: 900 Kcal Diyetimde belli bir noktaya gelip dayandım ve malesef tartılar artık bir gram bile oynamıyor. Konuyla ilgili görüş aldığım diyet uzmanları böyle durumlarda, ...

16 ayda 51 kiloyu nasıl verdi?

İlayda Güneş başarı hikayesini anlattı :Fazla kilolarından kurtulmak için doktor doktor gezmeden kendini motive ederek 16 ayda 51 kilo verdi. Bunu nasıl başardığını anlatan İlayda, henüz 31 yaşında... Çocukluğunda çok zayıfken, ...
CahayaBiru.com

 8 ayda 60 kilo verebilen Volkan Avcı'nın diyet listesi ...
Dr.Gürkan Kubilay'ın 8 ayda 60 kilo verdiren diyet listesi ...
04.04.2011 Tarihli Sunuculuğunu Zahide Yetiş  ve Op. Dr. Aytuğ Kolankaya’nın yaptığı  Doktorum programına konuk olan İç Hastalıkları ve Obezite Uzmanı Dr. Gürkan Kubilay Volkan Avcı'nın 8 ayda nasıl 60 kilo verdiğini ve diyet listesini Doktorum programında paylaştı...


İşte Volkan Avcı'nın 8 ayda 60 kilo verdiği o diyet listesi :



* Bu liste ile beraber  12  bardak su ve 2 bardak soda içiniz.Yiyeceğin miktarını yazmadığımız yerlerde yavaş ve doyana kadar yiyiniz.
* Dilediğiniz kadar çay içiniz, ancak kahveyi 2 fincandan fazla içmeyiniz.Kaçamak öğününüzün yerini değiştirebilir , sabah kaçamağınızı Pazar gününe alıp , brunch yapabilirsiniz.
* Yemek ve salatalarınıza, tedaviye başlamadan önce koyduğunuzdan % 50 daha az yağ koyunuz.
* Domates, Brüksel lahanası, brokoli, kereviz, nane, maydanoz ve yeşil yapraklı sebzeleri çok tüketiniz.Ekmek verilmeyen öğünlerde en fazla 1 dilim tüketiniz.
* Verilen öğündeki yiyeceği aynı besin grubundan başka bir yiyecekle (örneğin taze fasulyeyi, pırasa ile, ya da köfteyi, bonfile ile) değiştirebilirsiniz.
* Bir önceki öğünde fazla yeseniz bile asla bir sonraki öğünü atlamayınız.
* Gün boyunca ekstradan dilediğinizce domates, salatalık tüketebilirsiniz.
* Kaçamak gününüzde, dilediğiniz yemekten, istediğiniz kadar yiyebilirsiniz(Örneğin; 2 tabak mantı, 6 adet baklava)
* Listedeki yemeği bulamadığınız, ya da bulamayacağınız durumda, önünüze gelen yemeği % 30 daha az yiyiniz.
* Gittiğiniz ortam yemek yemeye müsait değilse, kendinize 2 kepek ekmek arası sandviç hazırlayarak götürünüz.
* Ara öğünde yazanları birbirleri ile değiştirebilirsiniz.





Bel ve göbek inceltmek her zaman en büyük sorunumuz olmuştur.
Kilo sorunlarımız özellikle bel bölgelerimiz ve yan bölgelerimizde oluşur ve bizleri kilo verip inceltmek için şekilden şekile sokarlar ama yine de kilolalarımızdan ve fazlalıklarımızdan kurtulamayız. Bunun temel nedeni doğru bölge için doğru hareketlerin seçilmemesi ve sonuç almaya başlamadan egzersiz ve hareketleri bırakmaktır.


Bel ve yan bölgelerinizdeki fazlalıklarınızdan nasıl kurtulacağınızı, belinizi inceltip nasıl forma sokacağınızı bunun için yapmanız gereken hareketleri ve egzersizleri maddeler halinde aşağıdan okuyup öğrenebilirsiniz. Ancak şunu unutmayalım ki bu işe başladıktan sonra yarı yolda bırakmak size ekstra  kilo olarak geri dönecektir.
Egzersizlerden randıman almak için haftada üç ila dört kez yapmanızı öneriyoruz. Ayrıca egzersiz esnasında karın, sırt ve bacak kaslarınızı sıkın etkisini hissedebilesiniz..
1- Yere uzanıp sol yanınız üzerine yatın. Sağ ayağınızı sol ayağınızın üzerine atın ve sağ elinizi başınızın arkasına koyun. Eliniz ileri bakacak şekilde dirseğinize dayanarak güç alın.
2- Dirseğinizle omzunuzun bir hizada olmasına dikkat edin. Şimdi yere değen kolunuzdan destek alarak kalçanızı ve bacaklarınızı yerden kaldırın.
3- Yavaş yavaş alçalın ama yere değmeyin. 10 tekrar yaptıktan sonra bacak değiştirip tekrarlayın. Egzersiz esnasında öne eğilmeyin, omuzlarınızı kambur tutmayın.
4- Yere oturun. Dizlerinizi kendinize doğru çekin ve ayaklarınızı yerden kaldırmayın. Şimdi bir ila bir buçuk kiloluk bir dambılı iki ucundan tutun ve kollarınızı göğüs hizasında ileri doğru uzatın.
5- Kollarınızı düz tutup sol bacağınızı kaldırırken, karın kaslarınızı sıkarak gövdenizle sola dönüp dambılı aşağı indirip yere yakın tutun. Başlangıç pozisyonuna dönüp sonra sağ yanınıza dönerek devam edin. Sağ-sol değişimini yaparak 10 tekrar yapın.
6- Yere oturup bacaklarınızı sol yanınıza doğru kırın ama kendinizi kasmadan, rahatça oturun. Bu esnada sağ ayağınız da sol dizinize değsin. Sol baldırınızı sol elinizle tuttuktan sonra, sağ kolunuzu yukarı uzatın. Kendinizi zorlamadan sol yanınıza doğru esnerken sağ elinize bakın. Diğer yanınızla tekrarlayın.

Ne yaparsak daha az yemek konusunda başarılı oluruz?

Büyük porsiyon seçme, başka bir işe konsantre olma, görsellik vs.. Tüm bunlar daha fazla yemenize neden olabilir. Peki nasıl daha az yemeyi başarırsınız? İşte cevabı :
BBC’deki “Gıdalar Hakkındaki Gerçekler” programının yapımcısı Jill Fullerton Smith, aynı adlı kitabında, bugüne dek uzmanlardan edindiği ve araştırmalardan derlediği bilgilerle “Neden aşırı yeriz?” sorusunun yanıtını şöyle veriyor…

Porsiyon büyüklüğü psikolojisi
Basit olmalı: Kilo almak istemiyorsanız, ihtiyacınız olandan fazlasını yemeyin. O halde neden çoğumuz durmadan fazla yiyor?

Bedenimizin doyduğunu söylemek için çeşitli yöntemleri vardır ama çoğumuz sinyalleri göz ardı ederiz ve yemeye devam ederiz. Bunun pek çok nedeni vardır. Bir kısmı biyolojiktir, belki de yiyecek bulmanın daha zor olduğu evrim zamanlarından kalan. Ancak araştırmalar psikolojinin de büyük rol oynadığını gösteriyor.

Yediklerinize dikkat edin
Ne kadar yediğimizi belirleyen gıdanın hacmi ve enerji içeriğinden başka unsurlar da vardır. Örneğin dikkatimiz dağınıksa, derin bir sohbete dalmışken ya da televizyon seyrederken daha fazla yemeye meyilli oluruz.

Gıdaların paket ve etiketleri de çok önemli olabilir. Bir gıda poşetinin büyüklüğü ve biçimi, hatta yiyeceğin adı bile algılama şeklimizi etkiler. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, karşılığında ne kadar ödemeye istekli olduğumuzu ve ne kadarını tüketeceğimizi de.

Tatlı midesi
Tek bir gıda yerine karşısına çok çeşitli yiyecek çıkarılması bile, diyet yapanın başarısızlığına neden olabilir. Ana yemeğin sonunda ne kadar tokluk hissederseniz hissedin, tatlıya her zaman yeriniz olduğunu bilirsiniz. Bir közlenmiş patates yemenizin imkanı yoktur, ama ufak bir kase dondurmaya yer açarsınız. Bazıları buna “tatlı midesi” der.

Farklı tatlar için farklı iştahlar
Aslında bunun nedeni tümüyle psikolojik olmayabilir. Bazı beslenme uzmanları farklı tatlar için farklı iştahlarımız olduğunu düşünüyor. Belki de bunun nedeni, beslenmemizde çeşitlilik olmasını sağlamaktır. Bu doğruysa, yiyeceklerin kolay erişildiği bir dünyada az yemeye çalışanlar için çeşitlilik gerçekten de tehlike işareti olabilir.

Bir araştırmada altı ayrı çeşit jelibon verilen gönüllüler, sadece dört çeşit verilenlere kıyasla, iki kat fazla yediler. İhtiyacınız olan tüm besin öğelerini almak için beslenmede çeşitlilik elzemdir. Ancak öğün içinde olmalısınız. Diyet yapıyorsanız, açık büfelerden uzak durmak iyi bir fikir olacaktır.

Yeme psikolojisi deneyi
Aşırı yemenin psikolojisi konusunda önde gelen araştırmacılardan bir New York’taki Cornell Üniversitesinden Profesör Brain Wansink’tir.
Profesör Wansink, bir dizi heyecan verici deneyle pek çok endişe verici davranışı açığa çıkardı.

Araştırmalarının büyük kısmı ve başkaları tarafından yapılan benzer çalışmalar sadece belli öğün zamanlarında yeme davranışı üzerine odaklanıyor. Ancak insanların bir öğünde ihtiyaç duyduklarından fazlasını yediklerinde, genellikle bir sonraki öğünde daha az yiyerek dengeyi sağladıklarına yönelik pek çok bulgu var.

Büyük porsiyon almayın
Bir büyük boy whopper, kova boyutunda kola, dağ gibi patates kızartması ve sonra da sinemada devasa porsiyonda patlamış mısır… Daha büyük porsiyon fast food kazançlı gibi duruyor. Normal porsiyonlara göre azıcık daha fazla tutuyor ve doyduğunuzda bir kısmını bırakabiliyorsunuz.

2005’te “büyük porsiyon” seçmenin olası etkilerini araştırmak için Wansink bedava patlamış mısır dağıttığı bir sinema gecesine ev sahipliği yaptı. Film izlemeye gelen gönüllülere ya orta boy (120 gram) ya da büyük boy (240 gram ) kutularda patlamış mısır verildi. Ayrıca bu kutuların bir kısmındaki patlamış mısırlar bayat, bir kısmı tazeydi.

Şaşırtıcı bir şekilde kendilerine büyük kutu verilenler orta boy kutu verilenlere göre, yüzde 45 fazla yemişti, yaklaşık 100 kalori daha fazla almıştı. Bu etki bayat patlamış mısırlar için de geçerliydi. Büyük kutu alanlar orta boy alanlara göre yüzde 30 daha fazla yedi.


Televizyon seyrederken havuç
Gönüllülere televizyon seyrederken atıştıracakları poşet poşet şekerleme verilerek ve partilerde tabaklar dolusu açık büfe yiyecekler sunularak yapılan benzer deneyler de benzer sonuçlar verdi.

Wansink insanların bilinçaltında kendilerine sunulan porsiyonun uygun porsiyon olduğunu varsaydıklarını ileri sürüyor. Tabii ki bundan yararlanıp büyük porsiyonlarda sağlıklı yiyecekler sunabilirsiniz. Televizyon seyrederken ya da bir parti için yiyecek hazırlarken koca kaselerde havuç ve diğer sebzeler ileri bir adım olabilir.

Göz payı
Yemek yerken daha fazla yememize neden olan en güçlü psikolojik motivasyonlardan biri, tabaklarımızdakini bitirme gereği gibi gözüküyor. Bu çocukluğumuzda akşam yemeği sofrasında öğrendiklerimize bağlı olabilir ya da müsriflikten hoşlanmıyoruzdur. 2005’te Wansink, üniversite kampüsünde yaptığı zekice bir deneyin sonuçlarını yayımladı.

Wansink bir masanın üzerine dört çorba kasesi yerleştirdi. Deneye katılanlara yeni bir domates çorbası tarifi denendiği ve istedikleri kadar içebilecekleri söylendi. Katılımcıların haberi yoktu, ama kaselerden ikisinin dibi yoktu, bunlara gönüllüler boşaltırken Wansink ekibinin yavaşça kaseleri doldurmasına olanak veren bir alet takılmıştı.

Ortalama olarak, yeniden dolan kaselerden içenler, diğerlerine göre yüzde 73 daha fazla çorba içtiklerini söylediler ve daha fazla tokluk hissettiklerini de kaydetmediler.

Göz zevki daha az yedirebilir
Dibi olmayan çorba kasesi deneyinde görsel ipuçları önemli: Kase hala doluysa, daha fazla yersiniz. Ancak bazı durumlarda gözleriniz daha az yemenizi de sağlayabilir. Şayet ne kadar yediğinize ilişkin bir gösterge verilirse size… Bir başka dahiyane deneyinde Wansink, insanların jelatin biriktiğinde daha az şekerleme ve kemikleri tabakta kaldığında daha az tavuk baget yediğini gördü.

Diyetiniz başarılı olmuyor mu? Hiçbir diyetten doğru sonuç alamadınız mı?

Diyetlerin %95’inin neden başarısız olduğunu, son günlerin en ilginç kitaplarından bilinçaltımızı formatlayan “Yıka Beynini!” kitabının yazarı ve kişisel gelişim uzmanı M. Barış Muslu’ya sorduk.
Amerika’da diyet sektörünün cirosu 50 milyar dolar. Buna rağmen, diyetlerin %95’inin işe yaramadığını, ve nüfusun %30’una yakınının obezite sorunu yaşadığını biliyor musunuz?

Peki, diyetler neden başarısız oluyor? Bu sorunun cevabını “Yıka Beynini!” kitabının yazarı ve kişisel gelişim uzmanı M. Barış Muslu veriyor.

Neden “duygusal açlık” hissederiz?
“Duygusal açlık” bize atalarımızın mirası. On binlerce yıl öncesini bir düşünün; doyabilmek için sadece meyve-sebze toplamayı ve avlanma fırsatını kollayan, toplanan besini uzun süreli stoklayamayan atalarımızın beslenmesi günümüze göre çok daha fazla sorunluydu.

İşte bu nedenle bilinçaltımızın “açlık” ve “tehlike” ilişkisi üzerine güçlü bir tarihsel koşullanması var. Eğer açsak, bilinçaltımızda tehlike çanları çalar. Çünkü ona göre, eski zamanlardaki gibi, açlıktan ölme tehlikesi vardır!

Peki, bu “açlık” ve “tehlike” ilişkisi nasıl oluyor da bize kilo aldırıyor?
Kısacası “açlık” bilinçaltı için “tehlike” demektir. Ama bilinçaltı bu iki anahtar kelimenin yerini değiştirerek de çalışabiliyor maalesef. Yani “tehlike” bilinçaltı için “açlık” anlamına da gelebiliyor. Yani tehlike varsa bir başka deyişle, içimizde kaygı, endişe, sinir, üzüntü gibi negatif duygular varsa, karnımız da otomatik olarak acıkıyor.

Çoğu zaman, bu ilişki o kadar otomatik oluyor ki, aç olmadığımız halde buzdolabına gittiğimizde, hissettiğimiz duyguların farkında bile olmadan yemek yemeğe başlıyoruz. Çoğu kişi atıştırma anında ne hissettiğinin farkında olmadan yiyor. Kalıcı kilo verebilmek için ilk adım bu duyguları ortaya çıkarmak.

Duygusal açlığımızı neden özellikle şeker ve karbonhidratlarla bastırıyoruz?
Bunun nedeni şeker ve karbonhidratların diğer besinlere oranla çok daha hızlı kana karışması. Bilinçaltımıza, çok süratli ve mucizevi şekilde “açlık tehlikesinden” kurtulduğumuzun sinyalini en hızlı bu gıdalar veriyor.

Örneğin sınav stresiyle gece boyunca ders çalışan öğrenciler çoğunlukla karbonhidrat ve şekere dayalı atıştırmalar yapar. Bu zararlı atıştırmalara en sık bulunan bahane de şudur: “Beynimi çalıştırıyorum ve beynimin şekere ihtiyacı var”. Oysa işin gerçeği stres ve endişeyle kendini tehlikede hisseden bilinçaltının yarattığı açlık hissidir.

Diyete başlayanların % 95’i neden başarısız oluyor?
Son yıllarda, ekonomik gücü olanlar, kişiye özel diyetlerle diyetisyenler eşliğinde zayıflamaya çalışıyor. Bu yaklaşım, daha öncesinin “kopyala yapıştır diyet” mantalitesine göre büyük bir gelişme içerse de, sadece “yiyeceklere” odaklanıyor.

Diyete bağlı kalarak, kilo veren insanların çoğunun belli bir süre içerisinde kilolarını geri alması hepimizin bildiği bir gerçek. En sağlıklı diyetin bile başarısız olabilmesinin nedeni ise beslenmeyle ilişkili duyguların hiçe sayılması. Yemekle ilgili bilinçaltındaki ilişkilendirmelerden dolayı, insanlar belli bir süre sonra kendilerini sabote etmeye başlıyorlar.

Değişmeyen duygusal durumları “uzun süreli” yemek yeme alışkanlıklarında kalıcı değişikler yapmalarına engel oluyor. Sonunda, uzun uğraşlar sonunda verilen kilolar, çok kısa zamanda geri alınıyor.

Çözüm: Duygusal oburluğa neden olan duygulardan tamamiyle arınmak
M. Barış Muslu’ya göre, daha önce diyet yapıp kilolarınızı geri aldıysanız, ve mevcut kilonuzdan memnun değilseniz, yapmanız gereken kendinizi sabote etmenize neden olan olumsuz duyguları NeuroFormat™ yöntemleriyle çok kolay bir şekilde temizlemek. Böylece, kilolarınızdan kalıcı olarak kurtulacaksınız.

M. Barış Muslu, “Yıka Beynini!” kitabında diyetlerimizi sabote eden duyguları temizlemeyi çok basit ve pratik yöntemlerle aktarıyor. Kitabın önemli bir bölümünü diyetlerde kalıcı başarı sağlamak için yapmamız gerekenlere ayırmış.

Bu basit yöntemlerle, bizi buzdolabına götüren ve diyetlerimizi sabote etmemize neden olan faktörleri temizledikten sonra, başarı kendiliğinden geliyor.


10 harika diyet önerisi ile doğru ve sağlıklı diyet yapın :

Siz de diyet yapma niyetine sürekli aç gezenlerden misiniz? Artık bundan vazgeçmeniz için diyetisyenlerin 10 önerisini sunuyoruz.
Gelin, şu diyet ve diyetle kilo verme işini artık çözelim. Hayatımızı sürekli aç bir halde geçirmektense belli başlı diyet kurallarına uyarak bunu bir yaşam biçimi haline getirelim.
Amerikalı beslenme uzmanlarının görüşlerinden derlediğimiz 10 diyet önerisi...

1-Bol bol su ya da kalorisiz içecek için
İnsanlar çoğu zaman açken su içmeyi reddedebiliyorlar. Oysa bardak dolusu su içerek ekstra kalori almaktan kendinizi alıkoyabilirsiniz. Su içmeyi çok sevmiyorsanız turunçgil suyu ya da demlenmiş kayısı çayı gibi tadı olan ama kalorisi düşük içecekleri deneyebilirsiniz. 

2-Diyetinizden neyi çıkaracağınızı değil, diyetinize neyi ekleyeceğinizi düşünün
Günde 5-9 porsiyon meyve ve sebze yemeye odaklanın. Bu, ilk başta çok fazlaymış gibi görünse de vücudunuza lif yönünden zenginlik katacağınızdan doğru bir adım olacak. Üstelik meyve ve sebzelerin hastalıkları azaltıcı etkisi olan fitokimyasallar bulundurduklarını gösteren iki yüzden fazla araştırma var. Sebzeleri tabakta ana yemeğin yanında garnitür olarak değil, ana yemek olarak yemelisiniz. 

3-Gerçekten aç olup olmadığınızdan emin olun
Yeme ihtiyacı hissettiğinizde bunun gerçekten aç olduğundan kaynaklandığını gösteren fiziki işaretlere dikkat edin. Açlık, vücudunuzun size, benzine ihtiyacı olduğunu söylemesidir. Doymak bilmez iştahınız açlıktan kaynaklanmıyorsa ne kadar yerseniz yiyin asla doymazsınız.

Yemek yediğinizde kendinizi daha iyi hissetmelisiniz; dolmuş, şişmiş ya da yorgun değil. Midenizin boyutu yumruğunuz kadardır, dolayısıyla sadece bir avuç dolusu yemek sizi doyurur. Porsiyonlarınızın, açlığınızı gidermek ve sizi şişirmek seçeneklerinden ilkine hizmet etmesine müsaade edin. 

4-Gece atıştırmalıklarında seçici olun
Bilinçsizce atıştırma ihtiyacı, akşam yemeğinden sonra oturup rahatladığınızda kapınızı çalar. Bir koca kap cips ya da kurabiye ile televizyon karşısında oturmak, aç olmamanıza rağmen bunları yemek kocaman bir yanlıştır.
Belli bir saatten sonra mutfaktan bir şey alma alışkanlığını tamamen bitirmeniz ya da kendinize en fazla 100 kalorili mini kurabiye, diyet dondurma gibi atıştırmalıklardan yeme izni vermeniz pekela mümkün. Düşük ya da sıfır kalorili atıştırmalık önerelim: Bir fincan çay, salatalık, yoğurt veya havuç. 

5-En sevdiğiniz yiyeceklerden uzak kalmayın
Favori yiyeceklerinizi yerken kendinizi tutamayıp ipin ucunu kaçırdıysanız ve bu nedenle kilo aldığınız için yemeyi kestiyseniz, bir öneri getirelim. Sevdiğiniz yiyeceklerden uzak kalmayın ama alışverişinizi sınırlandırın. Yani sevdiğiniz kurabiyelerden ya da şekerlemelerden bir kutu dolusu almak yerine adedi azaltmak işinizi kolaylaştırır. Böylece kendinizi tutamayıp bir koca kutu şekerlemeyi mideye indirmekten uzak kalırsınız. 

6- Gün boyu küçük atıştırmalıkları ihmal etmeyin
Yakabileceğiniz kadar az kalorili beslenirseniz kilo verirsiniz. Fakat sürekli açsanız düşük kalorili yiyor olmak adeta vücudunuza meydan okumaktır. Bu yanlışa düşmeyin. Obezite üzerine yapılan çalışmalar, günde 4-5 öğün yiyen ya da sağlıklı atıştırmalıklarla ara öğün yapan kişilerin hem iştahlarını hem de kilolarını kontrol altında tutabildiklerini gösteriyor.

Uzmanlar, günlük olarak alacağınız kaloriyi öğünlere ya da atıştırma saatlerine göre bölmenizi öneriyor. Ancak dikkat! Akşam yemeği günün son öğünü olmalı.

7-Her öğünde protein tüketin
Protein, karbonhidratlar ve yağlardan daha doyurucudur. Ve şunu unutmamak gerekir ki kilo kontrolü için gizli bir silah gibidir.

Yüksek proteinli, ölçülü karbonhidratlı bir diyet, düzenli egzersizle desteklendiğinde kilo vermek için potansiyel ortam yaratılmış olur.

Yeterli protein almak, size doyma hissi verirken, aynı zamanda kas kütlenizi muhafaza etmeye yardım eder ve yağ yakmayı kolaylaştırır. Tabii proteini yoğurt, peynir, kuruyemiş, fasulye gibi sağlıklı kaynaklardan almalısınız. 

8-Restoranda çocuk menüsü ısmarlayın
Dışarıda yemek yiyorsanız ve özellikle o gün için kendinize fast food yeme izni verdiyseniz, çocuk pizzası, çocuk menüsü ya da küçük hamburger ısmarlamalısınız. Bir başka önerimiz de daha küçük tabak kullanmak olabilir. Küçük tabak, porsiyonu daha büyük göstereceğinden, zihninizde doygunluğa ulaşmanız, böylece midenizin de doyması kolaylaşır. 

9-Bir kap pastayı bir kap sebzeyle değiştirin
Bu çok basit ama önemli bir takas. Daha az makarna ve ekmek, daha fazla sebze! Göreceksiniz, bu sayede bir yıl içinde bir beden küçük kıyafetlerin içine girebileceksiniz. Porsiyonlarınızı küçülterek ve tabağınızda sebzeye yer vererek, her yemek yiyişinizde eskiye nazaran 100-200 kalori daha az alacağınızdan emin olabilirsiniz. 

10-Stresin üstesinden gelmenizi sağlayan alternatifleri deneyin
Bazı insanlar stresi yenmenin tek yolu olarak yiyeceklere yönelebiliyor. Yoksa siz de onlardan mısınız? Oysa rahatlamak için yiyeceklerden değil, beslenme dışı taktiklerden yardım almalısınız. Sürükleyici bir romandan birkaç bölüm okumak, müzik dinlemek, meditatif derin nefes almak ya da sevdiğiniz bir albümdeki fotoğraflara bakmak gibi.

Ve son olarak - Hareketli olun
Egzersizi, daha fazla yiyebilmek için bir yol olarak düşünmeyin. Yani, “Nasıl olsa spor yapıyorum, istediğim kadar yiyebilirim” mantığını bir kenara bırakın. Çünkü bu mantıkla hareket etmek, spor yaptığınız halde kilo veremediğiniz düşüncesini zihninize yerleştirir. Ki pek çok insan bu nedenle egzersiz yapmaktan nefret eder. “Kilo vermemi etkilemiyor ki, neden spor yapayım” demelerine neden olur.

Bunun yerine, egzersiz yaptığınızda yanınıza kalan karları düşünün. Nasıl da rahat uyku uyduğunuzu, ne kadar enerjik hissettiğinizi… Unutmayın, kilo vermek istiyorsanız mutlaka fiziksel aktivite yapmalısınız ve bunu hayat boyu süren bir alışkanlık haline getirmelisiniz. Tabii egzersiz yaparken yediklerinize de dikkat etmek kaydıyla… 



















En yaygın beslenme bozukluğu ...

Ülkemizde iki çocuktan birinde demir eksikliği görülüyor ve zavallı iki çocuktan biri demir takviyesi için geliştirilmiş şurup ve damlaların kötü tadına, dişlerinin boyanmasına, mide bulantısına ve daha birçok yan etkiye maruz kalıyor.


Adından da anlaşıldığı gibi vücutta demirin eksilmesine bağlı gelişen bir kansızlık çeşididir. Ülkemizde sıklığı %50 civarındadır. Yani her 2 bebekten birinde demir eksikliği görülür. Bu sorun tüm yaş gruplarında görülmekle beraber özellikle 6-24 aylar arasındaki bebek ve çocuklarda kansızlığın en yaygın nedeni olarak kabul edilmektedir. Tüm kanszılık nedenleri içinde Demir eksikliği %90 ile birici sırayı almaktadır. Genellikle 6 aya kadar düzenli anne sütü alan bebeklerde, anneden geçen demir depoları 6 aya kadar bebeği idare eder. 2-3 ayda kan sayımı yapılırsa görülecek olan kansızlık demir eksikliği değil, fizyolojik yani normal geçici bir kansızlıktır.
Nedenleri:
Kandaki oksijeni dokulara taşıyan hemoglobin adlı proteinin yapımı için gerekli olan demir gıdalarla yeterince alınamazsa, vücut tarafından kullanılamazsa, kan kaybı olursa veya demir ihtiyacı artmışsa ' Demir Eksikliği Anemisi ' gelişir. Özellikle bebekler ve ergenlik dönemindeki kızlarda risk daha yüksektir.
Bebeklerde en sık neden anne sütünün yeterince verilmemesi, inek sütüne erken başlanması veya aşırı verilmesi, ek gıdaya geçiş döneminde de bebeğin demirden zengin gıdaları (kırmızı et, yumurta sarısı, tavuk, balık, kuru baklagiller, pekmez gibi ) yeterince alamamasıdır.
Anne sütünün içerdiği demir vücut tarafından iyi emilmektedir. İlk 6 ay sadece anne sütü alan bebekler, 6 aydan sonra uygun ek gıdaların başlanması ve inek sütünün 1 yaşa kadar verilmemesiyle demir eksikliğinden korunacaklardır. Ayrıca, bitkisel gıdalardaki demirin çok iyi emilmediğinin, C vitaminin demir emilimini olumlu, çayın olumsuz etkilediğinin de göz önünde tutulması gereklidir. Bu nedenle, kahvaltıda yumurtanın yanında portakal suyu veya domates iyi bir seçim olacaktır. Toplumumuzda çoğumuzun tiryakisi olduğumuz çayın ise, bebek ve çocuklara içirilmemesi gerekmektedir.
Belirtiler:
Hafif olgularda ciltte solukluk renkte dışında herhangi bir belirti vermeyebilir. Daha ağır olgularda halsizlik, çabuk yorulma huzursuzluk, iştahsızlık, kabızlık gibi sindirim bozuklukları, büyümede yavaşlama, zeka ve motor gelişimde gerilik, katılma nöbetleri ve sık enfeksiyon geçirme olabilir. Büyük çocuklarda davranış bozuklukları, dikkatini toplayamama, öğrenme güçlüğü, okulda başarısızlık görülebilir. Hatta bazı çocuklarda pika diye adlandırdığımız toprak, kağıt yeme alışkanlıkları bile görülebilir.
Tanı:
Hekim muayenesi ile birlikte yapılacak kan tahlilleri tanı koydurur. Depo demir düzeylerini yansıtan serum ferritin düzeyi düşmüştür.Total Demir Bağlama Kapasitesi artmıştır. Kırmızı kan hücrelerinin boyutları küçük ve renkleri azdır. Annelerin kan sayımı sayfasına baktıklarında kolayca değerlendirebileceği bulgular ise Hb 11’den küçük, MCV 75’ten küçük, MCH 25’ten küçük olmasıdır.

Hipotiroid, vücudumuzda bulunan tiroid bezinin iltihaplanması (tiroidit) sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık türüdür. Antikorların tiroid dokularını tahrip etmesi sonucu yeterince tiroid hormonu sağlayamayan vücut, hormon salgılamasının azalmasına bağlı olarak daha çok çalışacak ve tiroid hormonu salgılanmasında yetersizlik meydana getirecektir. İşte bu duruma hipertiroid ya da hipotiroid denir. 



Hormon salgılanmasını (hipertiroidi) etkileyen belli başlı sebepler, hipertiroide (tiroidin aşırı çalışması) karşı kulanılan ilaçlar bezenin yetersiz hormon salgılamasına neden olur. Hipotiroidin oluşmasında bir diğer önemli sebepte hipofiz bezesinin yeterince yönlendirme hormonu salgılamamasıda aynı şekilde hipotiroide sebep olur.
Hipotiroidin Belirtileri, Nedenleri:

Hormon yetersizliği sonucu bütün organların çalışması yavaşlar.

1-) Konsentrasyon zafiyeti
2-) Yorgunluk
3-) Üşütme
4-) Kabızlık
5-) Derinin kuru ve soguk olması
6-) İştahsızlık
7-) Kilo alma
8-) Kalbin büyümesi ve kalp atışlarının yavaşlaması
9-) Saçlar kırılgan ve kuru olur.
10-) Damar sertliği
11-) Sesin derinden ve kısık gelmesi
12-) Adet anormalikleri
13-) Unutkanlık
14-) Sinir sisteminde çöküntüler
15-) Aşırı duyarlılık (bunlarda benim gözlemlerim)

Teşhisi:

Kandaki T3 ve T4 hormonlarının oranı muayene ile ölçülür. Tiroidit (tiroid bezesinin iltihaplanması) halinde dokular antikorlar tarafından tahrip edilip edilmediği muayene ile araştırılır. Bebeklerde hipotiroid olup olmadığının bilinmesi hayat kurtarıcı olabilir.

Tedavisi:

Hipotiroid teşhisi konduktan sonra sentetik ilaçlarla tedaviye başalnır ve ilaçların dozajını doktoru belirler. Şayet hasta hipotiroid nedeniyle komaya girmişse o zaman injeksiyonla L-Tiroksin (L-Thyroxin) verilir. Bunun oranını doktor belirler ve bu genelikle 800 mikro gramdır. Şifalı bitkilerle tedavi mümkündür ve bunların başında denizsüngeri, havalı yosun, mineotu, bozotu, ve sıracaotu preparatları veya Gökçek İksiri kulanılır. Tiroid bezi hem hipertiroide hemde hipertiroid’de şişer. Şayet şişlik sert, soğuk ve derimsi yumru şeklinde ise bu hipotiroid nedeniyle ortaya çıkar ve genelikle dağlık bölgelerde yaşayan ve iyot eksikligi olan yörelerde görülür. Guvatr yumuşak, sıcak, ve kanlı ise buda hipertiroid nedeniyle olur. Ve genelikle denize yakın yörelerde görülür. Bunun sebebi basedow hastalığıdır.

 


Zayıflatan Bitki Çayı Tarifi ile Zayıflama ve Diyet ...

Gönderen @smile 19 Ağustos 2011 Cuma



Pek çok bitkinin zayıflatıcı özelliği bulunmaktadır. Bu bitkiler genel özellikleri ile insan vücudunda bulunan yağların eritilmesini sağlamaktadır. Aynı zamanda tok tutucu özelliği bulunduğu için de oldukça faydalı olduğu bilinmektedir. Bu bitkiler genel olarak yeşil çay, adaçayı, avakado gibi bitkiler olmaktadır.


Yapmış olduğumuz zayıflatan çayın birden çok etkisi bulunmaktadır. Öncelikle, pek çok zayıflatıcı özelliği bulunan bitkinin aynı anda kullanılması amaçlanmaktadır. Bu çayımıza değinecek olursak;  1 su bardağı için, 1-2 parça avakado yaprağı, bir miktar yeşil çay ile karıştırılır. Bu karıştırma işlemi deva ederken bir miktar mısır püskülü ile bir parça kiraz sapı bardağımızın içerisine yerleştirilir. Rezene tohumu ile sıcak suda bir iki dakika bekletildikten sonra yeşil çay ve avakado yaprağından oluşan karışımımızda eklenir. Bu çayımıza şeker yada tatlandırıcı eklenmemesi gerekmektedir. Günde 2-3 fincan tüketmek faydalı olacaktır.
Zayıflamak isteyenlere önemli bir önerimiz bulunmaktadır. Bu önerimiz ise düzenli olarak zerdeçal tüketmenizdir. Aynı zamanda zerdeçalın karaciğere de oldukça faydalı olacağının unutulmaması gerekmektedir. Zayıflatıcı özelliği bulunan bitkilerin aynı anda vücudumuzun diğer organlarını da koruması gerçekten olumlu bir özellik olarak ön plana çıkar. Bunun da ötesinde zayıflama ya çalışırken vücudumuzun vitamin ve mineral açıdan eksik kalmasını da engellemek adına bu bitkilerden sıklıkla tüketmemiz bizim için oldukça büyük bir öneme sahip olmaktadır.



Artık çağımızın en ciddi sağlık sorunlarından birisi haline gelen şişmanlık ve aşırı kilo alma, hemen hemen hepimizi yakından ilgilendiren bir mesele.. Yaz aylarınışu günlerde dilediğimizce hareket edemememiz, çabuk yorulma çok terleme gibi pek çok rahatsızlığın da nedeni fazla kilolarımız. Peki sağlıklı bir biçim de kilo vermenin yolu var mı, sağlıklı bir biçimde doğal yollardan nasıl kilo verilir, birazdan sizler için nasıl sağlıklı kilo verilir , kiraz sapı ile nasıl yağlar yakılır ve zayıflanır bunları paylaşıcaz. Kiraz Sapı Çayı nedir? Kiraz Sapı Çayı nasıl hazırlanır?



İçinde bulunduğumuz şu temmuz ayı boyunca bol bol bulup tüketebileceğimiz bir meyve olan kiraz faydalarına değineceğiz..
Kiraz sapı kaynatılıp çay olarak içildiğinde fazla kiloların yağların yakımında bizlere çok ciddi yardımları olan meyvelermizzden bi tanesi..

Kiraz Sapından Çay Yapın; Yağlarınızı Yakın !!!
Kilo probleminiz varsa, kendinize bir iyilik yapın ve zayıflamak için hemen harekete geçin. Diyetinizi spor ile destekleyin ve yağ yakımınızı hızlandırmak için kiraz sapından çay yapıp için.

Kiraz Sapı Zayıflatır mı, Kiraz Sapı Çayı Nasıl Yapılır, Yağ Yakımı için Çay tarifi;

Malzemeler;
  • Birer tutam adaçayı,

  • Biberiye,

  • Keten tohumu,

  • Papatya,

  • Kiraz sapı,

  • Sinemaki ve mercan kökü,

Yapılışı : 

kiraz sapı ile zayıflama kilo yakma 

Yukarı da verilen listeyi bir tencere içerisine atın, üzerini biraz kaplayacak şekilde temiz bir su ile doldurun, 5dk kadar demleyen ve ardından suyu süzerek temiz bir cam şişeye boşaltın. Her gün akşam bir fincan içerek metebolizmanızın hızlanmasını ve yağlarınızın yakımı kolaylaştırın, fazla kilolarınızdan kurtulun..
Ancak şu unutulmamalıdır ki tek başına hiç bir çay veya diyet zayıflamada %100 etkili değildir.. Bunun için doğru beslenmeyi öğrenmeli ve bolbol spor ve egzersizler yapılmalıdır..




Selülitli olmanın en güzel tarafı ne mi!
Selülit tüm kadınların canını sıkan ve korkulu bir rüya haline gelen, sık rastlanan bir cilt sorunudur. Ancak selülitli olmanın en güzel tarafını biliyor musunuz?
Vücudunuzda ve özellikle bacaklarınızdaki portakal görünümlü bölgelerden çekinebilirsiniz. Özellikle yaz aylarında kendinize küsüp sahile gitmekten utanabilirsiniz. Ancak önce haberimize kulak verin. Çünkü selülitle ilgili hayatınızda duyduğunuz en güzel bilgileri okumak üzeresiniz.

Science araştırma dergisinde yayınlanan bir habere göre Amerikalı araştırmacılar selülitli kadınların daha zeki olduğunu savunuyor.

Bilim adamlarına göre selüliti meydana getiren yağ hücreleri, beyindeki aktif çalışmayı tetikleyen yağ asitlerini temin ediyor. Bu yağ asitleri özellikle beynin merkezinde bulunan gri maddeyi güçlendiriyor.

Ayrıca uzmanlar selüliti bir dezavantaj görmenin yanlış olduğuna da dikkat çekiyor. Çünkü selülit kadın hormonlarının üretiminin normal olduğunu ve sağlıklı çocuklar dünyaya getirileceğini haber veriyor.



Meyvelerin yararları say say bitmez. Ama bazıları var ki aynı zamanda yağ yakıyor. Yaz aylarına girdiğimiz şu dönemlerde kilo vermek isteyenler bolca tüketilmelidir.


Yağ yakıcı özelliğe sahip meyveler aynı zamanda vücuda enerji verir. Vücuttan zararlı atıkların uzaklaşmasını sağlar. Metabolizmayı hızlandırır. Fakat tüm bu yararlarından dolayı tüm öğünlerde sadece bu meyveleri tüketmek oldukça sağlıksızdır. Bunun yerine meyveler ara öğünde tüketilmelidir.
İşte yağ yakan meyveler:
Karpuz
Ananas
Üzüm
Şeftali
Kayısı
Kiraz
Elma
Bu meyveler gün içerisinde gerekli protein ve yağ alındıktan sonra tüketilmelidir. Eğer sadece bu meyveler tüketilirse zararlı olabilir.



Karpuzun içerisinde bol miktarda likopen bulunur. Laykopen kansere karşı koruyucudur. Likopenin kanserle savaşı A vitamininden 2 kat, E vitamininden 10 kat daha fazladır.
Kanserin en önemli sebeplerinden biri de doku ve organların hasar görmesidir. Likopen ise dokuları onarır.


Karpuz besin değeri açısından oldukça faydalıdır. Bir dilim ince karpuzun içerisinde 6.4 gram karbonhidrat, protein, yağ ve 26 kalori bulunur.
Karpuzun içerisinde bol miktarda da potasyum vardır. Potasyum ise insan sağlığı için çok faydalıdır. Böbreklerin daha iyi çalışmasını sağlar. Böbreklerden atılan sodyum miktarını artırır. Fazla sodyumun vücuttan atılması ile kan basıncı dengelenir. Kalp krizi riski azalır.
Karpuz, kişinin sık idrar atmasını sağlar. Bu durum da vücutta zararlı olan tüm maddelerin atılmasına sebep olur.
Karpuz aynı zamanda yağ yakıcı bir meyvedir. Vücudun yağ parçalama özelliğini arttırır. Metabolizmaya canlılık verir.
Karpuz çekirdeklerinin de çok faydalı olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. Çiğnenmeden yutulan karpuz çekirdeği vücutta olumlu değişikliklere sebep olur.

Ramazanda AĞIZ KOKUSUNU Nasıl Önleriz?

Gönderen @smile 11 Ağustos 2011 Perşembe


Ecz. Fidan PESEN Eczacı
Yazıma başlamadan önce siz değerli okuyucularımızın ve tüm İslam âleminin Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını ve iyi bir oruç ayı geçirmenizi dilerim.

Söz oruç ayı olan Ramazan’dan açılmışken ve hangi konu hakkında yazı yazayım derken bir oruçlunun önemli bir sıkıntısı olan ağız kokusuna ve bu sıkıntının giderilmesine yardımcı öneriler üzerinde durmak istedim.



Ağız kokusu genelde ağız içine yerleşmiş bakterilerin kötü kokulu atıklar üretmesi sonucu oluşur. Oruç ayı dışında herhangi bir dişeti veya başka bir problem olmadığında çok fazla ağız kokusuna rastlamayız bunun nedeni iyi bir ağız yıkama sıvısı olan suyu rahatlıkla içebilmemiz ve gargara yapabilmemizdir.


Peki,  Ramazan ayı boyunca ağız kokusunu en aza indirmek için neler yapabiliriz. Buyurun size birkaç pratik bilgi:

•    Yemekten sonra 1 kaç sap maydanoz yaprağını yaklaşık 5 dk. çiğneyebilirsiniz. Maydanoz klorofil bakımından oldukça zengin bir bitki olduğundan dolayı güçlü bir nefes tazeleyicidir.
•    Ya da 1 çay kaşığı anason tohumunu yarım litre suda birkaç dakika kaynatın. Ilıdıktan sonra süzün ve isterseniz çay olarak için, isterseniz ağız yıkama sıvısı olarak kullanın.
•    Kişniş geleneksel nefes kokusu giderici ilaçlardan birisidir. 50-60 gr taze kişnişi yarım litre suya ekleyip 3-5 dakika kaynatın. Süzdükten sonra tıpkı anason gibi, isterseniz çay olarak için isterseniz ağız yıkama sıvısı olarak kullanın.
•    Dereotu da tıpkı maydanoz gibi klorofil bakımından oldukça zengin olup güçlü bir nefes tazeleyicidir. Yemekten sonra maydanoz gibi yaklaşık 5 dk.  çiğneyebilirsiniz. ( Eğer hamileyseniz dereotunu ilaç gibi düzenli kullanmak sorunlara yol açabilir. Bu yüzden ara sıra kullanmanızı öneririm. )
•    Ve hepimizin çok iyi bildiği Nane, birkaç adet nane yaprağı kaynatılmış su içinde 5-10 dk bekletildikten sonra süzülüp suyunu ağız yıkama sıvısı olarak kullanın.
 Ayrıca sahurdan ve iftardan sonra Anti bakteriyel ağız çalkalama suyuyla da ağzınızı çalkalayarak bakteri oluşumunu da engelleyebilirsiniz.


Bunun dışında;

1-      Sahurdan sonra mutlaka ağız iyice çalkalanmalı ve dişler mutlaka fırçalanmalıdır.
2-      Diş ipi kullanılarak diş arasındaki atıklar temizlenmeli ( Bu sayede bakteriler için uygun ortamı ortadan kaldırabilirsiniz.

Yukarıda bahsettiğim önerileri uygulamanız durumunda ağız kokusu en aza indirgenerek ağız kokusunun olmadığı bir Ramazan geçirebilirsiniz.

Saygılarımı sunar

İyi Ramazanlar dilerim.


Susatmayan mucize içecek!

Belki bazılarınız hindistan cevizinin tadına bayılıyor olabilir. Peki hindistan cevizi suyunun uzun süre susuzluğu giderdiğini biliyor muydunuz?
Ramazan ayının yaz mevsimine denk geldiği bu günlerde oruç tutmanın en zorlu yanı uzun saatler boyunca susuz kalmak zorunda olmak. Sahurda belki de yemekten daha fazla su içme ihtiyacı duyuyoruz. Ancak yine de susuzluğumuzun üstesinden gelemiyoruz.



Saf hindistan cevizi suyu içerisinde pek çok elektrolit içerir. Bunların en önemlisi terleme esnasında kaybettiğimiz sodyumdur. Satılan meyve sularındaki sodrum miktarı saf hindistan cevizi suyundakinden çok daha azdır. %100 hindistan cevizi suyunda 30 mg sodrum ve 15 gr kardonhidrat bulunur.

Consumerlab.com isimli bağımsız bir laboratuar tarafından yapılan bir araştırmaya göre hindistan cevizi suyu susatmayan mucize bir içecek. Araştırmacılar sıcak havada 90 dakika koşan gönüllülerde normal su, enerji içeceği ve hindistancevizi suyunun etkilerini inceledi. diğer içecekleri içenlerin susuzluğu bir dereceye kadar giderken, hindistan cevizi suyu içenlerin hiç susuzluk çekmediği görüldü.

Siz de gün boyu susamak istemiyorsanız, sahurda öğününüze bir bardak da hindistan cevizi suyu ekleyebilirsiniz.



BSK Eskişehir Anadolu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Arslan Kabukçuoğlu, Ramazan ayında uzun süren açlık saatlerinin anne adayını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiyor. Anne adaylarına hamilelik ve oruç ile ilgili dikkat edilmesi gereken konular hakkında bilgi veriyor.Gebelikte,oruç tutmak, islamiyette muafiyet gerektiren özel bir durumdur. Ancak buna rağmen gebe kadınların ramazan ayı içerisinde oruç tuttuğu görülmektedir. Orucun hem annede hem de gelişmekte olan bebek için zorlukları ve sakıncaları mevcuttur.


“Bebeğimin daha sağlıklı gelişmesi için çok yemek yemeliyim.” düşüncesi hemen her hamile kadının aklında olan düşüncedir. En büyük hata burada başlar. Aslında doğru olan, gebelik döneminde dengeli ve sağlıklı beslenmektir. Gebelik döneminde az miktarda besinin sık sık yenmesinin sağlıklı olacağını, bu yüzden de oruç tutmanın gebeler için sağlıklı bir seçim olmadığını söylenebilir.
Uluslar arası bir toplantıda bir çalışma grubunun sunumunda, oruç tutan gebelerin, %50’sinde zorlandıkları 1/3’ü ise yan etkileri yaşadıklarını belirtmişlerdir.
Gebelikte beslenme günde 4-6 öğünün eşit aralıklarla alınması prensibine bağlıdır. Halbuki oruç tutulması durumunda bu prensibe uyulamayacak ve öğün sayısı genelde 3 ile kısıtlı kalacaktır. Normalde açlığa uzun süre dayanılabilirken gebelikte bu süre üçte bir oranında daha kısadır.
Beslenmenin zayıf olması kanda düşük şeker seviyelerine, düşük şeker seviyesi de yağ hücrelerinin yıkımına, bu da kanda keton cisimciklerinin artmasına neden olacaktır. Ayrıca normal gebelikte ensüline bir direnç söz konusudur. Yani şeker düşürücü hormona hücre cevabı azalmıştır. Bu durum da yağ hücrelerinin yıkımına ve ketonemi dediğimiz durumun artmasına neden olur.
Keton cisimciklerinin kanda artmasının ve bebeğe geçmesinin nörolojik ve psikolojik yan etkileri çok iyi bilinmemekte, uzun vadede bazı olası yan etkilerden söz edilmektedir
Ramazanda uzun süren açlık saatleri anne adayını olumsuz etkileyebilir. Öncelikle kan şekerinde düşmeye bağlı halsizlik, sinirlilik, baş dönmesi ve baş ağrısı gibi sorunlarla karşılaşabilirler.
Hamilelikte vücutta gebelik hormonları ve karında büyüyen rahmin oluşturduğu baskı nedeniyle, mide – bağırsak sistemi (Gastroentestinal sistem) ile ilgili problemler yaşanır. Gebeliğin ilk aylarında artan gebelik hormonu etkisiyle bulantı ve kusma şikayetleri sıktır. Kusma sık olursa elektrolit kaybına yol açarak halsizliğe neden olur. Bu nedenle hamileliğin ilk aylarında sık aralarla kuru gıda alımı önerilir. Kraker, peynirli tost, leblebi mideyi rahatlatabilir. Kusma nedeniyle potasyum kaybı olur. Bu nedenle muz, üzüm, kuru kayısı ile bu potasyum kaybı önlenmeye çalışılır. Bu dönemde nadiren hastanede serum ile tedaviye ihtiyaç duyan anne adayları da olmaktadır. Oruç, özellikle ilk aylarda yaşanan bu durumu daha da artırabilir. Mide boş kaldığı için bulantı ve kusmalarda artma görülür.
Oruç, annenin kendi sağlığı ve taşıdıkları bebeğin sağlıklı gelişimi açısında çeşitli riskler taşır. Oruç tutmayı planlayan hamilelerin, bu riskleri göz önünde bulundurarak karar vermelerini tavsiye ediyoruz.
Gebelikte vücutta tutulan sıvı miktarı artmaktadır. Bu dengeyi sağlamak için sıvı
alımı da artırılmalıdır.
Sıvı alımındaki önemli ölçüdeki bir azalma veya sıvı kaybının artması (terleme,ishal…) az da olsa bebeğin amniyon sıvısını, annenin böbrek fonksiyonlarını ve kan basıncını etkileyebilir.
Sahur ve iftar saatlerinde gereğinden fazla besini depolama çabaları da anne adayında hazımsızlık, kilo artışı gibi şikayetlere neden olabilecektir. Aç olarak (sahur yapmadan) orucu tamamlama isteği ise daha ağır yan etkilere yol açacaktır.
Oruçta, gerek gebe olmayanlarda, gerekse gebelerde bazı vitaminlerin ve eser maddelerin alımı az olmaktadır. Bunların desteklenmesine özellikle dikkat edilmelidir. Gebeliğin ilk aylarındaki bulantı ve aşerme dönemlerinde orucun yaratacağı yan etkiler daha derin olabilir.
Daha ileri dönemlerde ise  bebek hareketlerinde ve bazı fonksiyonlarda (kalp, solunum, hareket…) geçici yavaşlamalar, azalmaların görüldüğü bildirilmiştir.
Oruç tutan annelerde stres hormonu (kortizol) daha yüksek bulunmuştur. Bebeğin büyüme ve hızlı büyüme dönemlerinde oruç tutmuş olan annelerin bebeklerinin biraz daha düşük ağırlıklı bebekler doğdukları, ancak bunun istatistiksel bir anlamlılığının olmadığı bilinmektedir. Normalde bu tür bebekler yüzde 4 oranında görülürken, oruç tutan annelerin bebeklerinde bu oran yüzde 8’dir. Sadece tek bir çalışmada gebeliğin son 3 ayında tutulan orucun sezaryen oranını ve şeker hastalığını arttırdığı, yenidoğan bakım ihtiyacının arttığı (kuvöz gereksinimi) ifade edilmiş, diğer çalışmalarda bu yönde bir yan etki veya komplikasyon bildirilmemiştir.
Anne adayında şeker, gebelik şekeri veya yüksek tansiyon gibi sorunları varsa kesinlikle uzun süre aç kalmamalıdır. Bu gebelerin oruç tutması doğru değildir. Ayrıca mide ülseri olanlar, karaciğer hastaları ve ishal şikayeti olanlar kesinlikle oruç tutmamalıdır.
Oruçla ilgili yapılan bir çalışmada; oruç tutan gebelerde çocuğun içinde bulunduğu amniotik sıvının azaldığı, diğer bir araştırmada ise çocuk hareketlerinde azalma olduğu yayınlanmıştır. Yaklaşık 10 yıl önce yapılan bir başka çalışmada da; oruç tutan annelerden doğan bebeklerin kilolarında bir düşüklük saptanmamıştır.
Gebelikte kabızlık sıkça karşılaşılan bir sorundur. Oruç döneminde bu problemle karşılaşma olasılığı artar. Özellikle bağırsakları çalıştırmak için dengeli ve kabızlığı önleyici posalı gıdaları beslenmek önerilmektedir. Oruç tutarak uzun süre aç kalan hamileler, iftarda yağlı ve posasız besinler alınca kabızlık şikayeti daha sık ortaya çıkabilir. Hamilelere sık sık ve bol su içmeleri önerilir. Ramazanda oruç tutan hamilelerin düzenli suyu da alamamaları tansiyonda düşmeye ve bayılmaya neden olabilir. Az sıvı alımı ayrıca idrar yolu enfeksiyonlarının gelişimine de neden olabilir. Dehidrasyon (vücudun susuz kalması) durumunda salgılanan bazı hormonlar, rahim kasılmalarına sebep olarak, erken doğum riski oluşturabilmektedir.Meleklermekani.com – gebelikte oruç tutarken dikkat edilmesi gerekenlerAnne adayının oruç nedeniyle gün içinde yeterince sıvı alamaması zaman zaman tansiyon düşmeleri ve hatta bayılmalara neden olabilmektedir..
Sadece gebelik değil emzirme döneminde de annelerin, özellikle bebeğin tek besininin anne sütü olduğu ilk aylarda beslenmelerine dikkat etmeleri ve özellikle bol sıvı almaları önemlidir. Bu dönemde annelere vitamin takviyesi de önerilmektedir. Oruç tutulması sıvı alımının az olmasına bağlı olarak sütün azalmasına neden olacaktır. Sütün azalması ve besin değerlerinin azalması belki de bebekler için ek mama takviyesine neden olacaktır.
Gebeliğin nispeten daha rahat geçen dönemi 3.- 5. gebelik aylarıdır. Bu dönemde oruç ibadeti daha rahat yerine getirilebilir.
İslamiyetin 5 temel şartından biri olan oruç ibadetinin mutlaka yerine getirilmesi şart değildir. Oruç başka zamanda da yerine getirilebilir. Bu konuda islamiyetin emri, hamile / emziren annelerin kendilerini denemeleri, sıkıntı olursa başka zamanda bu ibadetlerini yerine getirmeleri şeklindedir.Annelerin bu riskleri bilerek karar vermeleri ve mutlaka doktorlara danışmaları gerekmektedir. Ek tıbbi problemi olan (Yüksek tansiyon, gebelik şekeri vs.) annelerin oruç tutmaları daha büyük sıkıntılara neden olabilir.
MUTLAK ORUÇ TUTMAK İSTEYEN ANNE ADAYLARINA ÖNERİLER
• Gündüz saatlerinde mümkün olduğunca dinlenin.
• İftar ve sahur arasında, gıdaları dengeli şekilde dağıtın, sık aralıklar ve küçük porsiyonlarla protein, karbonhidrat ve bol sıvı alın.
• Kızartma gibi sindirimi zor, çok şekerli, tuzlu ve yağlı gıdalardan uzak durun.
• Ara öğünler için meyveyi tercih edin. (Ama ölçülü bir şekilde!)
• Sahuru ihmal etmeyin. Sahurda az yağlı-hafif gıdaları tercih edin. Yemek yedikten sonra hemen yatmayın.



”Panpişlere ölüm, yaşasın panpalar”
Hilal Cebeci’nin panpişizm akımını rafa kaldıran yeni akım: “Nigar Salman ve Panpalar”…
Uzun yıllardan beri sahne alan ve şimdilerde stüdyo çalışmaları devam eden albümüyle müzik dünyasına hızlı bir giriş yapmaya hazırlanan Nigar Salman, Hilal Cebeci’nin panpişlerine karşı İnci Sözlük tarafından ‘yılın panpası’ seçildi.

Genç şarkıcı kendisine İnci Sözlük yazarları tarafından gelen caps atma ricasını kırmadı ve sözlük için özel bir fotoğraf çektirdi. Twitter üzerinden yayınladığı bu fotoğraf twitter dünyasına bomba gibi düştü, fotoğraf İnci Sözlük’te paylaşıldı ve yazarlar tarafından büyük övgüyle karşılandı.
İnci Sözlük yazarlarının çok sevdiği ve her yerde ‘panpamız’ diye sahiplendiği güzel şarkıcı İnci Sözlük yöneticileri tarafından sözlük yazarı yapılmak isteniyor. Genç ve başarılı sanatçı Nigar Salman İnci Sözlüğe olan sempatisini ve sevgisini her fırsatta twitter üzerinden açıklıyor. Kendisine gelen tweetlerde takipçilerinin tepkisi “Nigar sen Hilal’i bir milyona katlarsın”, “Panpişlere ölüm, yaşasın panpalar”, “Nigar geldi, Hilal kenara çekilsin”, “Hilal kendine Nigar’ı örnek almalı” şeklinde yüzlerce tweet yağıyor.
Bilindiği üzere İnci Sözlük korkusuz ve gayet açık, sivri bir dille eleştirilerini yapan bir sözlüktür. İnci Sözlük yazarlarının “yılın panpası” seçtiği genç sanatçı sözlüğe olan sevgisinden ötürü yarın gece çok daha etkileyici bir fotoğrafını sözlük yazarları için ekleyeceğini bu gece twitterda açıkladı. İşte Nigar SALMAN ‘ dan iç gıcıklayıcı pozlar…









Oruç tutmak sağlıklı mı?
Binlerce yıldan bu yana özellikle tek tanrılı dinlerle başlamış olan oruç ya da istemli açlık periyotlarının hep sağlık için zararlı olduğu, modern dünya tıbbı tarafından söylene gelmiştir.
Sağlıklı her birey bazı kurallara dikkat ederse oruç sağlıklı tutulabilir. Hatta ibadet olması yanında kilo vermeye hatta detoks yapmaya vesile olmuş olur.



Özellikle peygamber efendimiz ve İslamiyet ile yerleşik bir kural haline gelen oruç ve ramazan ayı, vücudumuzun hücresel ve moleküler düzeyde pek çok değişimin tetiğini çekmektedir. Modern beslenme önerilerinde az ve sık yemek yemek, kilo alımının engellenmesi başta gelmek üzere pek çok hastalığın önlenmesinde önerilmektedir. Öyleyse neden İslamiyet’e benzer şekilde pek çok dinde de bulunan Oruç bu kadar uzun yıllardır önemini her daim korumuştur? Moleküler tıbbın gelişmesi ve sağlıklı olma hali ile birlikte çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasının nedenleri gelişmiş moleküler teknikler kullanılarak günümüzde çok daha iyi bir şekilde anlaşılabilmektedir.
ORUÇUN SAĞLIKLI OLABİLMESİ İÇİN İFTARDAN YARI AÇ KALKILMALIDIR
Oruç döneminde mutlak açlık ve susuzluk vücudu etkilemektedir.
Özellikle uzun süren açlık, vücut metabolizmasını yavaşlatarak, vücudun kas yapısından ve yağ depolarından gerçekleşecek kayıplara karşı korumaktadır. Bu çok doğal bir koruma mekanizmasıdır.
Bu nedenle oruç gibi uzun süren açlık dönemlerinde metabolizma yavaşlamakta ve iftar ya da sahurda fazla miktarda yemek yenilmesi, açlık nedeni ile metabolizmanın yavaşlamasının da katkısıyla ramazanda kilo alımı şeklinde kendini göstermektedir. Ancak dini ritüeller ve ifadeler, aslında iftarda masadan çok fazla doymadan kalkılmasını önermektedir.
Günümüzün modern tıbbı, bunun ne kadar önemli olduğunu, yapılan pek çok araştırma ile gözler önüne sermiştir. Yani ramazan çok beslenme ayı değil, az beslenme ayıdır. Ancak nedense her Ramazanda bu unutulur ve mükellef sofralar, aşırı beslenme gündeme gelir. Bu yanlıştır. Ramazan ve oruç; az kalori alımını yüzyıllardır öneren dini bir ritüeldir.
Ramazanda düşen vücut metabolizmasını hızlandırmak ve açlık ataklarını engellemek için yeşil çay ekstresi, kafein ve krom sıklıkla önerilmektedir. Ramazanda önemli bir gıda maddesi de Kafeindir. Arabistan’da ya da Afrika’da eski çağlardan bu yana kola çekirdeği ve bunun içinde bulunan kafein, çölleri geçerken açlığı ve susuzluğu baskıladığı için, bu kültürlerde hep kullanıla gelmiştir. Modern tıbbi yöntemler de, yeşil çay ve kafein birlikteliğinin özellikle iştahı baskıladığını, vücut metabolizmasını hızlandırarak kilo kontrolünde etkili olduğunu gözler önüne sermektedir.

Zayıflamak için Oruç Tutulur mu? 20 yıldır oruç tutuyor!!!

Gönderen @smile 1 Ağustos 2011 Pazartesi

Kocaeli'nin Gölcük ilçesinde bir market işletmecisi, kilo vermek için 20 yıldır hiç ara vermeden oruç tutuyor.
Kavaklı Mahallesi'nde market işleten Osman Ay, 1985 yılında 155 kilo olduğunu ve bir türlü kilo veremediğini söyledi.
Daha sonra oruç tutmaya karar verdiğini söyleyen Ay, aynı yıl 4-5 aylık süre içinde sürekli oruç tutarak 70 kilo verdiğini belirtti.


Osman Ay yeniden kilo almaya başlayınca bu kez 1991 yılında yeniden oruca başladığını belirterek şunları söyledi:
"Hiçbir doktora başvurmadan sadece oruç tutarak 4-5 ayda tam 70 kilo verdim. 80 kilo civarına indikten sonra bunu, azim ve irademle muhafaza etmeye çalıştım. Ancak 1991 yılında tekrar kilo almaya başlayınca devamlı oluç tutmaya karar verdim. O günden beri oruç tutuyorum. Sahur vakti kalkıp kahvaltı yapıyorum, Ramazan ayındaki gibi ezanla iftarda orucumu açıyorum. Ayrıca spor merkezine de gidip hemen her gün spor da yapıyorum. Hiçbir sağlık sorunu ile de karşılaşmadım. Aslında bu düşünceyle başlamamıştım ama kendimi iyi hissedince devam ettim. Bir baktım 20 yıl olmuş."
Osman Ay, kesinlikle açlık ve susuzluk hissetmediğini, orucu da zayıfladıktan sonra sağlıklı olduğuna inandığı için tutmaya devam ettiğini anlattı.
Osman Ay'ı tanıyanlar da onun yıllardır oruç tuttuğunu bildiklerini belirterek, "Çok sabırlı ve dayanıklı bir insan. Onun her gün oruçlu olduğunu bildiğimiz için biz de ona göre davranıyoruz" diye konuştu.

Followers