Yazılara Abone Ol Yorumlara Abone Ol
http://idealkilo-zayiflamak.blogspot.com

Dr.Mehmet Öz'ün Kızı Nasıl Zayıfladı?

Defne Öz çok kilolu bir çocuk ve genç kız olduğunu , nasıl 90 kiloyken birden 20 kilo zayıfladığını anlattı.Babası ve dedesi çok ünlü birer doktor ve sağlıklı yaşam uzmanı olduğu halde nasıl kilolu bir çocukluk geçirdi? Nasıl kilo verdi? Hangi diyeti uyguladı? ...

Ekmek Yiyerek Zayıflanır (mı)!!!

Ekmek Diyeti3 günde 2 kiloya kadar vermek isteyenler için tek gıda diyeti :Hedef: 3 günde 1.5-2 kilo.Günlük Kalori: 900 Kcal Diyetimde belli bir noktaya gelip dayandım ve malesef tartılar artık bir gram bile oynamıyor. Konuyla ilgili görüş aldığım diyet uzmanları böyle durumlarda, ...

16 ayda 51 kiloyu nasıl verdi?

İlayda Güneş başarı hikayesini anlattı :Fazla kilolarından kurtulmak için doktor doktor gezmeden kendini motive ederek 16 ayda 51 kilo verdi. Bunu nasıl başardığını anlatan İlayda, henüz 31 yaşında... Çocukluğunda çok zayıfken, ...
CahayaBiru.com

Verdiğiniz kiloları nasıl korursunuz ?

Gönderen @smile 11 Ocak 2011 Salı

Sonunda, fazla kilolarınızdan büyük çabalarınız sayesinde kurtulmuş oldunuz. Peki ya o kiloları geri almamanız garanti mi? Yada şöyle diyelim; verdiğiniz kiloları geri almamak için, formunuzu korumanız için ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? O halde bize kulak verin sevgili arkadaşlar.
Birçok kişi karmaşık ve mükemmel bir çalışma sistemine sahip olan metabolizma hakkında her şeyi bildiğini düşünür, ama aslında çok azımız tam anlamıyla bir şeyler biliriz bu konuda.

İnce insanlar gerçekten daha hızlı bir metabolizmaya mı sahip? Gerçek şu ki yavaş metabolizmaya sahip insanların kilo almaya meyilli oldukları doğru; ancak araştırmalara göre kilolu insanların metabolizma hızları ince olanlarınkine oranla daha hızlı. Çünkü büyük bir vücut demek daha fazla kalori harcayan bir vücut demektir.


Kilo vermek metabolizmamı yavaşlatır mı? 

Vücudunuzun metabolik hızı siz kilo verdikçe belli bir ölçüde azalır. Çünkü vücudunuz inceldiği için daha az kalori harcamaya başlar. Bu yavaşlamanın önüne geçmenin en iyi yolu egzersize ağırlık vermektir.
Egzersizin metabolizmayı saatlerce hızlı seviyede tuttuğu ve egzersizden hemen sonra ya da önce yediklerimin, depolanmış yağlara oranla çok daha çabuk yakılacağı doğru mu? Evet, bu doğru. Yaptığınız egzersizin türüne ve şiddetine göre vücudunuz sonrasında l ile 12 saat arasında daha hızlı çalışmayı sürdürür. Ayrıca vücudunuzun kas dokusunu ne kadar fazlalaştırıp kas yaparsanız, vücut daha hızlı çalışır. Çünkü kas dokusu yağ dokusundan daha fazla enerji harcar, hem de hareketsiz olduğunuz ya da uykuda olduğunuz zamanlarda bile.

Enerji yakımı nasıl olmalı :

Üç şekilde kalori yakarsınız yani enerji harcarsınız. İlki vücudunuzun hareketsizkenki metabolik hızıdır. Bu, vücudunuzun dinlenirken harcadığı enerji miktarı anlamına gelir. Yani nefes almak, kalp atışları gibi vücut fonksiyonları için harcanan enerjidir. İkincisi ise thermogenesis adı verilen enerjidir. Bu enerji vücut sıcaklığını ayarlamakta, stresle baş etmekte ve sindirimde kullanılır.
Son olarak da fiziksel enerji geliyor. Yani gün içindeki hareketleriniz ve egzersizlerde yakılan enerji. Günlük toplam enerjinizin en büyük kısmı (yüzde 60 ile 75 arasındaki) vücudunuzun hareketsizkenki metabolizması tarafından yakılır. Daha da iyisi bu hareketsizkenki metabolizma hızını ve gün içinde hiçbir şey yapmadan harcanan enerjiyi arttırmanın da yolları var.
Eğer vücudunuzun hayati fonksiyonlarını yerine getirmesini sağlayan enerjiden keserseniz bu, kilo vermenizi kolaylaştırmak yerine zorlaştıracaktır. Örneğin bu fonksiyonlar için her gün en azından 2000 kalori almanız gerekir. Bu oranın altına düştüğünüzde ise vücudunuz alarma geçerek her bir kaloriyi, yağları depolamaya başlar.

Metabolizmayı etkileyen faktörler nelerdir ?

Kaslar: Kas kütleniz ne kadar fazla olursa vücudunuz hareketsizken o kadar çok kalori yakarsınız. Çünkü kaslar, hareketsizken bile enerji yakmaya devam eder.
Yaş: Vücudun metabolik hızı yaşınızın artmasıyla birlikte azalma gösterir.
Mevsim: Soğuk bir iklim metabolizma hızınızı arttırabilir. Çünkü vücut kendini ısıtmak için daha çok enerjiye ihtiyaç duyar.
Yiyecekler: Küçük porsiyonlar halinde ve sık sık yemek yemek metabolizmayı hızlandırır.
Bebek sahibi olmak: Hamile kalmak da metabolizma hızında artış sağlar.

Metabolizmayı hızlandırmak için ne yapmak gerekir ?

1. Daha çok yiyin. Kalori atımınızı azaltmaya çalıştığınızda vücudunuz onları yakmak yerine her kaloriyi depolamaya çalışır.
2. Sık sık yiyin. Metabolizma hızınız her yemekte biraz daha hızlanır.
3. Egzersiz yapın. Egzersiz sonrasında metabolizma hızınız büyük ölçüde artar. Ayrıca vücudunuz hızlı çalışmayı sürdürür.
4. Kas yapın, Düzenli egzersizle vücudunuzun kas dokusunu arttırabilirsiniz.
5. Hareketli olun. Fiziksel aktivite sadece egzersiz salonunda nefes nefese yapılan terletici sporlardan ibaret değildir. Merdiven kullanmak, oturma pozisyonunuzu değiştirmek hatta içecek almak için mutfağa gitmek bile enerji yakmak demektir.

Grip, virüslere bağlı bir enfeksiyon olduğu için gelişigüzel antibiyotik kullanmanın olumsuz yan etkileri ortaya çıkabilir.

Antibiyotik yerine aspirin türü hafif ağrı kesici ilaçlar ve su, limonata, meyve suyu, ıhlamur gibi bol sıvı tüketilmelidir. Grip ve öksürüğe karşı evdeki bitkilerden de etkili ilaçlar yapılabilir. Örneğin, elma kabuğunu ıhlamur ile kaynatıp içine limon damlatılır. İçerken şeker yerine bal ilave edilir. Bu karışım en iyi öksürük şurubu ve yumuşatıcıdır.

Bu, bol sulu bitki çayı, balgamı sulandırarak daha çabuk dışarı akmasını sağlar. Böylece akciğerler iyi havalanır ve öksürük daha çabuk geçer. Zira, biriken balgamlar solunum yollarını zedeleyerek öksürüğe sebep olur. Limon, en fazla antiseptik (mikrop kırıcı) özelliğe sahip meyvedir. Soğuk kış günlerinin koruyucu meyvesidir. C vitamini bakımından zengin oluşu ile nezlenin ve ateşin en etkili silahıdır. İçindeki çok miktarda maden tuzları ve vitaminler sayesinde elma da çok sağlıklı ve besleyici bir meyvedir. Özellikle potasyum, sodyum, magnezyum, demir, B ve C vitaminleri içerir. Vücuda zindelik verir.

10 soru ve cevapta tiroid bezi,hastalıkları ve tiroid testlerinin yorumlanmasına dair kısa,pratik ve herkesin anlayacağı dilde yazılmış bu yazıyı tüm ziyaretçilerimizin okumasını öneriyoruz.
1) Tiroid Bezi Nedir?
Tiroid bezi boyun bölgesine yerleşmiş, hormon salgılayan bir  bezdir.Tiroid bezi 2 tane hormon yapar ve kan dolaşımına   salgılar. Bu hormonlar, tiroksin (T4) ve  triiyodotironin  (T3) olarak adlandırılmıştır.
2) T4 ve T3 hormonları Ne İşe Yarar?
 T4 ve T3 hormonları vücudun motor mekanizmalarından biridir. Etkileri tüm sistemler üzerinde görülür. Başta metabolizmayı, metabolizmanın hızını kontrol etmek üzere 50 kadar fonksiyonun, 200 kadar işlevin düzenlenmesinde görev alır.

3) Hipertiroidi Nedir?
 Tiroid bezinden fazla  T3 ve T4 hormonlarının salgılanması sonucunda hipertiroidi denilen tiroid bezi hastalığı meydana gelir. Hipertiroidi durumunda, metabolizma hızlanır, kalb hızı artarak çarpıntı ortaya çıkar. Ayrıca barsak  hareketleri  artar ve ishal gelişebilir.

4) Hipotiroidi Nedir?
Tiroid hormonları  az salgılanırsa bu da  hipotiroidi hastalığı olarak bilinir. Hipotiroidi durumunda metabolizma yavaşlar, kalb hızı azalır ve bradikardi gelişir. Beraberinde   barsak hareketleri azalıp  kabızlık ortaya çıkar.

5) Tiroid Bezi Nasıl Çalışır?
Tiroid bezinin çalışması beyinde bulunan ve hipofiz adı verilen bir bezden salgılanan TSH hormonu ile sağlanır ve kontrol edilir.

6) TSH ile T3 ve T4 Hormonları Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?
 Kan dolaşımındaki tiroid hormonları (T4 ve T3) azalınca hipofizden TSH salgısı artar. TSH  tiroid bezinden, tiroid hormonlarının  salgısını arttırır. Bunun aksine eğer kan dolaşımında  T4 ve T3 hormanlarının düzeyi yükselirse, bu durumda da hipofiz bezinden TSH salgılanması azalacaktır.

7) Tiroid Bezi Hastalıkları Nelerdir?
Guatr :
Tiroid bezinin normalden daha büyük olmasına  guatr denir.
Tiroid Nodülü :Tiroid bezinin bir bölgesinde lokalize büyüme olmasıdır                                                                                      
Tiroidit : Tiroid bezinin iltihabi durumuna verilen addır.
Hipertiroidi :  T4 ve T3 hormonlarının, tiroid bezinden aşırı salgılanmasıdır.
Hipotiroidi :  Hipertiroidinin tersi olarak T4 ve T3 hormonlarının  az salgılanmasıdır.

8)  Tiroid Bezi Hastalığı Yönünden Kimler Risk Altındadır?
Ailesinde tiroid hastalığı olanlar, iyod eksikliği olan yörelerde  yaşayanlar, beslenmeye bağlı yeterli  iyod alamayanlar, Diabetes mellitus (şeker hastalığı), anemisi olanlar, gebeler, yeni anne olanlar, 30 yaş üzeri erişkinler, erkeklere göre kıyaslandığında kadınlar, Kanser nedeniyle baş ve boyuna radyoterapi (şua tedavisi) uygulananlar, pernisiyoz anemisi olanlar, romatoid artrit veya diğer otoimmun hastalığı olanlar.

9) Tiroid Bezi Hastalıklarında Kullanılan Başlıca Testler Nelerdir?
a) Kan Testleri :
Serbest T3 (ST3), Serbest T4 (ST4), TSH,Anti TPO Antikoru, Anti Tiroglobulin Antikoru
b) Tiroid Ultrasonu : Tiroid ultrasonu, tiroid bezinin büyüklüğünü,varsa  nodül mevcudiyetini ve ebadını ortaya koyar. Tiroidit gibi durumlarda spesifik görüntü verir. Tiroid kanseri ameliyatı sonrasında takip için çok gereklidir
c) Tiroid sintigrafisi : Damardan  radyoaktif ilaç verilerek tiroid bezinin incelenmesidir. Sintigrafi ile var olan  nodülün sıcak mı, soğuk mu olduğu anlaşılır. Gebelerde kullanılmaz
d) Tiroid İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi : Tiroid bezinde saptanan nodüllerin iyi veya kötü huylu olduğunu araştırmak için yapılır. Sık olarak merak edilen iğne biopsisi kötü huylu tümörlerin yayılımına neden olur mu sorusunun cevabı hayırdır, yani iğne biopsisiyle tümör yayılmaz, kolay ve güvenilir bir işlemdir

10) Tiroid Hastalıklarında Yapılan Kan Testleri Nasıl Yorumlanır?
Tiroid bezi hastalıklarının tanısında, sık olarak çalışılan  testler serbest T3, serbest T4 ve TSH’dır. TSH ölçümünün normalden düşük olması tiroid bezinin aşırı çalıştığını gösterir. TSH düzeyinin normalden yüksek bulunması ise tiroid bezinin az çalıştığını gösterir.
  
T4 ve T3 hormonlarının normal sınırın altında veya üstünde olması ise  tiroid bezinin fonksiyonlarının normal olmadığını  gösterir.

Yapılan Tiroid Test Sonuçlarını incelediğimizde, Hipertiroidi tanısı için kanda tiroid hormonlarına (T4 ve T3) ve TSH düzeyine bakılır. Kanda T4 ve T3 düzeyleri yüksek, TSH ise düşük bulunursa hipertiroidi teşhisi konur.

TSH düzeyinin  normalin üstünde çkması halinde  hipotiroidi düşünülür. Serbest T4 düzeyi ise kanda düşük bulunur. Serbest T4 düzeyi düşük, TSH düzeyi yüksek bir hastada ise belirgin  hipotiroidi vardır. Ancak sadece  TSH testinin yüksek fakat  T4 ve T3 düzeylerinin  normal olduğu durumlara ise  subklinik hipotiroidi denir. Bu durum da önemsenmeli ve hasta  tedavi edilmelidir.

Şurası unutulmamalıdır ki; gerek hipertiroidi  ve gerekse  hipotiroidide ilk bozulan ve tedavi sonrası son düzelen TSH testidir. Bu nedenle,tiroid bezi hastalıklarında  tanı koymada en değerli test TSH’dır.

Ayrıca  anti-TPO  ve anti-Tiroglobulin antikorları da tiroid bezi hastalıklarında önemli olan testlerdir. Bu antikorların yüksek olması tiroid bezi  hastalığının otoimmün bir hastalık olduğunu gösterir. Otoimmün hastalıklarda, insan vücudu  kendi dokusunu  yabancı bir doku olarak algılayıp ona karşı reaksiyon vermektedir. Hashimoto tiroiditi olarak da bilinen bu otoimmün hastalıkta, tiroid bezinde tiroid hormonlarının yapımındaki basamaklarda kullanılan protein yapısındaki tiroglobulin (TG) ve enzim yapısındaki Tiroid peroksidaz (TPO) yabancı bir doku olarak algılanmaktadır. Bağışıklık sistemi bu yapılara savaş açar ve onları yoketmek için antikor salgılar. Bu hastaların kanlarında anti-TPO ve anti-Tiroglobulin antikorları normalden yüksek olarak bulunur. Hipotiroidi tablosuyla seyreder. Diğer otoimmün hastalıklar hipertiroidiye neden olan Graves Hastalığı ve geçici tiroidite sebep olabilen sessiz tiroidittir. Bu üç otoimmün hastalık aynı anne babanın farklı çocukları gibidir ve yıllar içinde birbirine dönüşebilirler. Yani daha önce hipertiroidi olan birisinde yıllar sonra hipotiroidi gelişebilir.

Belimizin ölçüsü sağlığımız için önemli bir göstergedir.İdeal bel ölçüsü hesaplanması için basit bir formül vardır.
İşte hem erkeklerde hem de bayanlarda ideal bel ölçüsü hesaplama formülü şöyledir :

Bel ölçüsü ortalama olarak boyumuzun yarısı kadar olmalıdır.Örnek vermek gerekirse 180 cm boyunda olan bir erkeğin bel ölçüsü 90 cm’yi geçmemelidir.Kadınlarda da aynı hesap geçerlidir.Erkeklerde bel ölçüsü 100 cm’yi, kadınlarda ise 92 cm’yi geçmemelidir.Aksi takdirde obesite yönünden tehlike çanları çalacaktır.

Makro besin öğeleri karbonhidrat, protein ve yağlardır. Bunlar, vücuda enerji verip dokuları oluşturur. Mikro besin öğeleri, vitaminler ve minerallerdir. Bunlar enerji vermezler, daha çok metabolik aktiviteyi düzenlemekle görevlidirler. Her besin, farklı miktarlarda besin öğesi içerir.

Eğer besin gruplarını yeterli ve dengeli olarak tüketirseniz, yaşam için gerekli tüm besin öğelerini sağlamış olursunuz. Sağlıklı yaşamak için doğru beslenmek gerektiğini artık hepimiz biliyoruz. Ancak doğru beslenebilmek söylendiği kadar kolay değil. Bazı yöntemler geliştirmek gerekiyor. Daha sağlıklı ve kaliteli yaşamak, kronik hastalıklardan korunmak ve düzenli kilo verebilmek için şu sağlıklı beslenme yöntemlerine kısaca göz atalım:


TAHIL ÜRÜNLERİ TÜKETİLMELİ

Tam taneli tahıl ürünü, adından da anlaşılacağı gibi kepeği ayrılmamış tane halindeki ürünlerdir. Mısır, buğday, pirinç, yulaf ve arpa gibi... Diyet yapanlar, ekmek, pilav, makarna gibi yiyecekleri tüketmekten kaçınırlar. Üç beyaz dediğimiz un-şeker- yağ'ı tüketmediğimiz zaman daha hızlı kilo verdiğimize inanırız. Oysa ekmek grubunu tamamen diyetten çıkarmadan kilo vermek mümkündür.

POSALI YİYECEKLERE AĞIRLIK VERİLMELİ

Burada diyet posası gündeme geliyor. Diyet posası, bir tür karbonhidrattır ve besinlerin bağırsakta sindirilmeyen ve emilemeyen kısımlarına bu ad verilir. Kabuklu meyveler, domates, bamya, bezelye, pırasa, kuru baklagiller, en önemli diyet posası kaynaklarıdır. Yetişkinlerin beslenmelerinde doğal kaynaklar yardımıyla, günde 25-30 gram posa sağlamaları öneriliyor. Değişik sebze, meyve, tahıl, kuruyemiş tüketip, farklı posa sağlanmalıdır.

TAZE SEBZE VE MEYVELERE AĞIRLIK VERİN

Sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için günde en az değişik 2 porsiyon meyve 3 porsiyon sebze tüketilmeli. Farklı sebze ve meyveler, farklı miktarlarda besin öğesi içerirler. Aslında öğünlerinizi sebze ve meyvelerle zenginleştirmek, hiç de zor değil. Mevsime uygun çeşitli sebzeleri, kepekli makarna, kepekli undan yaptığınız pizza ve börekleri hazırlarken kullanabilir, hindi, kırmızı et ve tavuk etinden yaptığınız yemeklere çeşni olarak ilave edebilirsiniz.

SAĞLIKLI YAĞLAR SEÇİMİ ÖNEMLİ

Yağlar, vücudumuzun başlıca enerji kaynağıdır. Vazgeçilmez yağ asitlerini sağlar, yağda eriyen A, D, E, K vitaminlerinin emilmesine yardımcı olurlar. Bu yüzden yiyeceklerimize mutlaka bir miktar yağ katmalıyız. Beslenme düzeninde yapılması gereken ilk değişiklik doymuş yağları azaltmak olmalı.

DAHA AZ ŞEKER TÜKETMELİSİNİZ

Şekerli besinleri fazla tüketirsek, daha fazla kalori alırız ve de vitamin, mineral, protein gibi önemli besin öğelerinden yeterli miktarda yararlanamayız. Anlık zevk için tükettiğimiz şekere azami dikkat göstermemiz şart. Şekerle alınan kaloriye boş kalori diyoruz. Boş kalori almak, şişmanlığa neden olur.

DAHA TOK KALMAK İÇİN GLİSEMİK İNDEKS'İ DÜŞÜK BESİNLERİ SEÇİN

Glisemik indeks, yenilen herhangi bir besinin kan şekerini yükseltme yeteneğidir. Tükettiğiniz besin, kan şekerini ne kadar uzun zamanda ve az miktarda yükseltiyorsa, glisemik indeksinin düşük olduğu belirtilir. Bu besinler, bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlar.

İştah azaltan 10 bitki hangileridir ? 
Zayıflatan ve iştahınızı kesen bitkiler nelerdir ?
Yağ yakmayı sağlayan bitkiler hangileri ?
Sağlıklı kilo vermek isteyenler, iştah azaltan ve yağ yakımını hızlandıran bu bitkileri tercih ediyorlar...

At kuyruğu bitkisi idrar sökücü özelliğiyle biliniyor. Yağ dokularını eritmeye yardım eden bitki yaraların iyileşmesine de yardımcı oluyor. Fakat tüm idrar söktürücü bitkilerde olduğu gibi fazla dozda kullanılırsa böbreklere zarar verebilir.
Maydanoz, metabolizmayı hızlandırarak bağ dokusunu güçlendiriyor. Maydanoz yemek ve çayını içmek, ödemlere ve vücudun su toplamasına karşı çok etkili bir yöntem olarak biliniyor.

Adaçayı zayıflamak isteyenler tarafından iştah kesici olarak kullanılıyor. Çay ve yemeklerde baharat olarak da kullanılabiliyor.

Fesleğen vücutta biriken fazla suyu atmaya yardımcı oluyor. Üstelik, içindeki eter yağların moral yükseltici etkisi bulunuyor.

Kekik, sindirim sorunlarını tedavi edici etkiye sahip ve metabolizmayı hızlandırıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra yorgunluktan şikayet edenlere zindelik veriyor.

Civanperçemi, tatlıya karşı iştahı keser, tokluk hissi verir. Tazelik veren lezzeti, ağır yemeklerin tadını hafifletir.

Biberiye, sindirimi düzenler. İyi bir canlandırıcıdır, kan dolaşımını hızlandırır, cildi sıkılaştırır. Et yemeklerinde kullanılabilir.

Tere, vücuttaki yağ yakımını hızlandırıyor. İnce yaprakları pişince acılaştığı için çiğ yemek gerekir. Ayrıca içinde birçok vitamin barındırır.

Sinameki, kalın bağırsakta suyun emilmesini önleyerek müshil görevi yapar. Uzun süreli kullanımlarda bağırsaklarda yan etkilere yol açacağından idrar söktürücü özelliği bulunan rezene ve nane gibi bitkilerle desteklenmesi gerekiyor.

Balık otu, bünyenin kimyasını hızlandırarak zayıflamaya destek olur. İçindeki maddeler tırnakları güçlendirerek saçlara parlaklık verir. Salata ve meyveli içecekler içinde kullanılabilir.

1 haftada 5 kilo verdiren diyet ile zayıflayın ...

Gönderen @smile 6 Ocak 2011 Perşembe

5 kilo verdiren diyeti uygularken nelere dikkat etmeliyiz. Öncelikle önereceğimiz diyet konusunda herhangi bir şüpheniz olmaması için bu diyeti yapmanıza engel olan bir rahatsızlığınız olup olmadığı konusunda doktorunuza danışınız.


5 kilo verdiren diyetiyle başarılı olamama ihtimaliniz var mı? Diyetinizi harfiyen uyguladığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Ancak eğer hala kilo vermiyorsanız o zaman yedikleriniz konusunda kendinizi kandırıyor olabilirsiniz.
Örneğin çayın yanında yediğiniz o 2 tane bisküviyi ya da doğum günü partisinde elinize tutuşturulan pastayı, ağzınıza attığınız bir avuç fıstığı, ya da yerdiğiniz grissinileri saymayı unutuyorsunuzdur belki, ya da kendinizden bile saklıyorsunuzdur.
Ama bunlar biriktikçe kilo verememenizin sebebi olup çıkıveririler. Eğer kilo verememekten şikayet ediyorsanız, bir beslenme günlüğü tutun ve yiyip içtiğiniz her şeyi yazın. Haftanın sonunda, eğer dürüstçe her yiyip içtiğinizi yazdıysanız, niye kilo veremediğinizi göreceksiniz.5 kilo verdiren bu diyet düşük kalorili bir diyet olduğundan tekrarlı olarak uygulamayınız.
1 haftada 5 kilo verdiren diyet
Patates destekli
Günlük kalori: 600 Kcal
Genel bir diyet zayıflama programı olarak diyetisyenler tarafından tercih edilmeyen bu düşük kalorili diyet tekrarlı olarak uygulanmamalıdır.
Bu diyetin günlük menüleri:
1. Gün
Sabah : 2 orta boy patates (haşlanmış)
Öğle : 2 orta boy patates (haşlanmış)
Akşam : 3 orta boy patates (haşlanmış)
2. Gün
Sabah : 2 orta boy patates (haşlanmış)
Öğle : 2 orta boy patates (haşlanmış)
Akşam : 2 orta boy patates (haşlanmış)
3. Gün
Sabah : 2 orta boy patates (haşlanmış)
Öğle : 2 orta boy patates (haşlanmış)
Akşam : 3 orta boy patates (haşlanmış)
4. Gün
Sabah : 1 elma, 2 mandalina
Öğle : 2 orta boy patates (haşlanmış)
Akşam : 2 but tavuk ızgara, haşlama, yeşil salata (1 tatlı kaşığı sıvı yağ)
5. Gün
Sabah : 1 elma, 2 mandalina
Öğle : 1 elma 2 mandalina
Akşam : 2 porsiyon balık ya da bonfile, karışık salata
6. Gün
Sabah : 1 elma, 2 mandalina
Öğle : 1 elma 1 portakal
Akşam : 2 porsiyon balık veya bonfile (karışık salata, 1 tatlı kaşığı sıvı yağ)
7. Gün
Sabah : 1 elma, 2 mandalina
Öğle : Patates salatası, yeşil soğan ve 1 tatlı kaşığı sıvı yağ
Akşam : 3 yumurta teflon tavada, yeşil salata

Kativasyon nedir?

Gönderen @smile

Kavitasyon yüksek basınçlı tetikleyici-uyarıcı kullanılmasıyla ultrasonik ses dalgalarının oluşturduğu fiziksel bir olaydır. Mikroişlemci kontrolünde gerçekleştiği için üç boyutlu lipo şekillendirmede diyebiliriz. Kavitasyon bölgesel yağlanma ve selülit tedavisinde ses dalgalarından yararlanılan bir yöntemdir.


Bölgesel incelmede son teknolojilerden birisi de kavitasyon yöntemidir. Cildin dış yüzeyine uygulanan ultrason yani ses dalgaları, yağ dokusundaki hücre sıvısında ani bir yüksek basınç etkisi yapar. Bunun sonucunda köpüklenme oluşur ve hücrede genişleme sonucu patlama meydana gelir. Kavitasyon denilen bu etki depo yağların yapısını bozar.
Liposuction ve abdominoplasti denilen yöntemleri gerektiren durumlar hariç, ameliyatsız çözüm isteyen kişiler için bilimsel bir alternatiftir. Bel, karın, göbek, kol, kalça, sırttaki depo yağları parçalar, bölgesel yağları eritmek, selülitleri gidermek için kullanılan güçlü bir sistemdir. Makine yardımıyla yapılan bu sistemde makinenin ayarı değiştirilerek uygulanabilen güçlü ultrason dalgaları sayesinde cilt sıkılaşmasınında oluşması mümkün olmaktadır.
Kavitasyon tedavisinde, ses dalgalarıyla ultrasonik dalgalarla yağ hücrelerinde parçalanma başlar ve bu yağlar serbest yağ asitlerine dönüşür. Serbest yağ asitleri kan ve lenf yolları vasıtası ile bu bölgeden uzaklaştırılarak vücuttan atılır. Seanslar şeklinde uygulanan tedaviyi yağsız beslenme ve bol su içerek desteklemek gereklidir.
Seansların sonucu yüz güldürücüdür. Uygulama haftada bir veya iki seansla başlanıp kişiye göre sekiz ila on seansta tamamlanır. Multıpolar radyo frekans teknolojisi sadece yüzeysel dokularda değil, cildin daha derinlerindeki yağ dokularını da etkileyerek yapısal ve görsel değişiklik sağlar. Metabolizmayı hızlandırır.
Ultra kavitasyon Liposuction yöntemi güvenlidir, ağrısızdır, selülit ve yağ parçalamada son derece etkili bir yöntemdir. Cerrahi bir müdahale değildir ve cerrahi bir müdahale gerekmez. Erkek ve kadın herkese yapılabilir.


Tam 285 kilogram ağırlığında olan 40 yaşındaki Sharon Mevsimler, İngiltere'nin en şişman kadını olarak biliniyordu.
Bülent Mevsimler adlı Türkle evli olan Sharon, 2009 yılında altı yıldır verdiği mücadeleyi kazanarak Ulusal Sağlık Servisi'nin masraflarını karşılayacağı obezite ameliyatına hak kazandı.
Ameliyat öncesi 70 kilo vermesi gereken Sharon, Türk kocasına "yalvararak" kendisine getirttiği abur cuburları yediği için bu kiloları veremedi ve yatağa bağlı kaldı.



Kocası Bülent Mevsimler de, yataktan çıkamayan karısıyla ilgilenebilmek için işini bırakmıştı.
Hastanede tutulan Sharon, sıkı bir diyette olması gerekirken, aile üyelerine getirttiği "kızarmış tavuklar, balıklar ve abur cuburlar" yüzünden kilolarını korumaya devam etti.
Doktorları "Hastaneye ziyaretine gelenler, ona iyilik yaptıklarını düşünüyorlardı, ancak durum kesinlikle tersiydi" açıklamasını yaparken, Sharon Cumartesi günü geçirdiği bir kalp krizi sonrasında hayatını kaybetti.
Yetkililer Sharon'ın "ölümüne" yemek yediğini söylerken, ailesi konuyla ilgili bir açıklama yapmadı.

Geçtiğimiz 2009 şubat ayında ikiz çocukları Max ve Emme’yi dünyaya getiren Jennifer Lopez, geçen bu zaman zarfında sadece kilo vermeyi başarmadı aynı zamanda en güzel haline kavuştu. 40 yaşını dolduran seksi yıldız, doğumdan bu yana tam 25 kilo verdi. Şu andaki halini çok beğendiğini söyleyen Lopez, güzellik sırlarını In Touch dergisiyle paylaştı. Doğumundan bu yana zorlu bir süreç geçiren Lopez, “Dikkatli beslenme ve disiplinli bir spor programıyla herkes ideal kilosuna kavuşabilir” dedi. Şu sıralar yeni filminin çekimleri için günde 18 saatini sette geçiren Lopez, “Disiplinimden taviz vermiyorum” dedi.

Haftalık spor programı

Haftada ortalama dört gün, bir saat spor yapan Lopez, 10 dakika ısınma hareketleri yaptıktan sonra ağırlık kaldırma, kasları güçlendirme ve mekik hareketleri yapıyor. Lopez, iple egzersiz hareketleri yaparak kol, sırt ve bacaklarını güçlendiriyor. İp hareketlerinde ünlü yıldız ipe tutunarak kendisini yukarıya kaldırıyor. Ayrıca eliptik kondisyon bisikleti de kullanıyor.
Diyeti

* Ünlü şarkıcı her gün bin 400 kalorilik özel bir beslenme programı uyguluyor.
* Kahvaltı
Tam tahıllı undan yapılmış pancake, yanında çilek veya dilediğiniz kadar mevsim meyvesi.
* Öğlen
Rezene ile tatlandırılmış ızgara balık ve yanında haşlanmış sebze.
* Akşam
Tatlı patatesle servis edilen ızgara yağsız bonfile, yanında mantar ile.
* Ara öğün
Diyet için hazırlanan tahıllı bar’lar.

Sigara bıraktıktan sonra kilo alanlar ne yapmalı

Sigara içenlerin sigara içmeyenlere göre daha az iştahlı olduğunu belirten bakanlık, “Bu geçiş döneminde kilo kontrolünü sağlamak amacıyla; acıktığınızda ya da yeme ihtiyacı duyduğunuzda yöneldiğiniz besinlere dikkat edin” uyarısı yaptı.
Bakanlık, sigarayı bırakanlara, “Evde ya da işyerinizdeki çekmecenizde enerji yoğunluğu yüksek besinlerden bulundurmayın Sıcak çikolata yerine süt içmeyi; tatlı yerine meyve yemeyi deneyebilirsiniz. Kalorisi yüksek kuruyemişler yerine kuru meyveleri tercih edin” uyarısında bulundu.


Türkiye’de sigara içmenin yaygın bir alışkanlık ve önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade eden bakanlık, ülkemizin Avrupa ülkeleri arasında tütün tüketiminde üçüncü sırada, Dünya ülkeleri arasında yedinci sırada olduğunun hatırlattı.
Türkiye’de 17.3 milyon kişinin sigara içtiğini ve her yıl 100 bin kişinin sigaraya bağlı nedenlerle yaşamını kaybettiğinin tahmin edildiğine işaret eden bakanlık, bu sayı trafik kazalarına bağlı ölümlerden 15-20 kat fazla olduğuna dikkati çekti.
Sağlık Bakanlığı, sigarayı bırakmayı takip eden ilk 20 dakika içerisinde vücutta bir takım önemli ve faydalı değişiklikler olmaya başladığını ve sigara içilmediği yıllar boyunca bu değişimin devam ettiğini kaydetti.
Bakanlık, sigarayı bıraktıktan 20 dakika sonra kan basıncı ve nabız sayısının normale döndüğünü, 12 saat sonra kandaki karbon monoksit düzeyinin normal seviyesine düştüğünü, 3 ay sonra kalp krizi geçirme riskinin azalmaya başladığını ve akciğer fonksiyonlarının geliştiğini, 9 ay sonra nefes darlığı ve öksürüğün azaldığını, 1 yıl sonra ise kalp krizi geçirme riskinin sigara içen birine göre yarı yarıya azaldığını bildirdi.
Sağlık Bakanlığı, sigarayı bırakanların kilo almaması için şu önerilerde bulundu: “Ancak sigarayı bırakan bireylerde sıklıkla görülen şikayetlerden biri kilo alımıdır. Sigara içenler sigara içmeyenlere göre daha az iştahlıdır.
Bu durum sigara içenlerde yeterli ve dengeli besin seçimini de olumsuz etkilemektedir. Sigarayı bırakma ile birlikte özellikle psikolojik bağımlılığı olan bireylerde aşırı besin tüketimine eğilim görülmekte, kolay tüketilebilir ancak yüksek kalorili besin alımı artmaktadır.
Sigarayı bıraktıktan sonraki ilk 3 gün en zor dönemdir. Özellikle ilk günlerde sigara içme krizinden kurtulmak için aşırı yeme eğilimini önlemek amacıyla fiziksel açlıkla duyguların neden olduğu açlık arasındaki farkı öğrenmeye çalışmak çok önemlidir.
Unutmayın ki sigarayı bırakmak ve sağlığınıza kavuşmak için en önemli neden kendinizsiniz. Bu geçiş döneminde kilo kontrolünü sağlamak amacıyla acıktığınızda ya da yeme ihtiyacı duyduğunuzda yöneldiğiniz besinlere dikkat edin.
Örneğin sıcak çikolata yerine süt içmeyi; tatlı yerine meyve yemeyi deneyebilirsiniz.
Kalorisi yüksek kuruyemişler yerine kuru meyveleri tercih edin. Evde ya da işyerinizdeki çekmecenizde enerji yoğunluğu yüksek besinlerden bulundurmayın.
Çay ve kahveyle birlikte canınız çok sigara istiyorsa taze sıkılmış meyve suyu ya da meyve özlü çay içmeyi tercih edin. Yemek yerken, porsiyon büyüklüklerini azaltın.
Küçük kase ve tabaklar kullanarak, porsiyonlarınızı küçültebilirsiniz. Sigarayı bırakma ile birlikte tat ve koku alma duyunuz iyileştiği için besinlerinizi yavaş tüketerek her lokmanın keyfini çıkarın.
Sigaranın vücutta neden olduğu zehirli maddelerin atılabilmesi için en iyi kaynak sudur.
Bu nedenle günde en az 2 litre su içilmelidir. Ayrıca, bu dönemde gerek psikolojik olarak rahatlamayı sağlamak gerekse de kilo alımını önlemek ve metabolizmayı hızlandırmak amacıyla fiziksel aktivitenin mutlaka arttırılması gerekmektedir.
Yapılan pek çok bilimsel araştırmada, sigara dumanındaki pek çok maddenin oksidan olarak etki gösterdiği, vücutta hücre hasarına neden olan ve bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen serbest radikal oluşumunu arttırdığı bildirilmektedir.
Bu nedenle sigara içenlerde vücudun savunma sisteminde antioksidan olarak görev yapan E, C vitaminleri ile A vitaminin ön maddesi B karotenin kandaki seviyeleri düşüktür.
 Ayrıca, sigara içiminin bazı B grubu vitaminlerin düzeyini, özellikle de B12 vitaminini düşürdüğü de yapılan çalışmalarda bildirilmektedir.
Bu nedenle sigarayı bırakan bireylerde savunma sistemini güçlendirmek ve oluşan serbest radikallerin vücuda verdikleri hasarın vücut tarafından onarılmasına yardımcı olmak amacıyla antioksidan vitaminlerden zengin sebze ve meyve tüketiminin arttırılması gerekmektedir.
Posa içeriği yüksek olması nedeniyle sebze ve meyve tüketimi aynı zamanda sigarayı bırakan bireylerde görülen kabızlık şikayetlerinin giderilmesi açısından da yararlıdır.
Kabızlık şikayetlerinin azaltılması için, tam tahıl ürünleri ve kepekli ürünleri tercih etmek, kuru meyvelerden özellikle erik, incir ve kayısı tüketimini arttırmak, haftada en az 3 kere yarım saat kadar tempolu yürümek veya sabah kahvaltıdan önce 15 dakika boyunca karın kaslarının çalışmasını sağlamak kabızlık problemini önleyecektir.”

Kilo almadan doğru beslenmek ve sevdiğimiz yiyeceklerden de mahrum kalmamak çok zordur.
Uzun kış gecelerinde artan abur cubur tüketimi konusunda uyaran beslenme ve diyet uzmanları, kışın neleri yemek nelere dikkat etmek gerektiğini ayrıntılı olarak açıkladı. İşte kilo aldırmayan ve rahatlıkla tüketebileceğiniz abur cuburlar…


Havaların soğumasıyla birlikte metabolizmamız kendini koruma altına almak için enerji harcamak istemez ve yağ dokusunu korumayı tercih eder. Bu nedenle sürekli yeme hissi, özelliklede basit karbonhidrat içeren tatlı, şekerli, hamur işi gıdalara yönelim artar. Gecelerin uzaması, hareketin azalması, evde geçirilen zamanın artması da eklenince abur cubur tüketimi iyice artar ve kış aylarında belirgin kilo artışı gözlenir. Genellikle kış aylarında birçok kişide gözlenen depresyon halinin artması da yeme eğilimini artırır.
Abur cubur tüketimini azaltmak için yeme sıklığı ve saat düzenine çok dikkat edilmeli. Uzun süren açlıkta, kan şekeri düzensizliği olarak tatlı ve karbonhidratlı gıda tüketimi artar. Kan şekerini dengede tutarak üç saati geçmeyecek şekilde ana ve ara öğünlerimizi ayarlarsak besin tüketimimizi daha ölçülü seviyede tutabiliriz.
Basit karbonhidratlı gıdalar (tatlı, şeker, hamur işi, gofret, biksküvi vb) kan şekerinde ani değişiklikler yaratarak daha fazla tatlı isteğine sebep olabilir. Onların yerine kompleks karbonhidratlı gıdaları (tam tahıllı ürünler, yulaf ezmesi, kuru meyveler, kepekli bisküvi, krakerler vb) tercih ederek, hem şeker-insülin seviyesini ayarlayabilir hem de daha az yağ ve kalori almış oluruz.
Cips, kuruyemiş ve pastane ürünlerine dikkat
En tehlikeli abur cuburların başında cips, kuruyemiş ve pastane ürünleri (yağ ve tuz yönünden zengin) gelmektedir. 100 gram cips; ortalama 30 gram yağ, 10 gram doymuş yağ, 3 gram trans yağ, 3 gram tuz ve yaklaşık 500-550 kalori içermektedir. 100 gr kuru yemişte ise ortalama 650-750 kalori vardır ve yaklaşık 50-60 gram yağ içerir. 100 gr bisküvi-kraker gibi gıdalar da ortalama 400-450 kalori ve 20-30 gram yağ içerir.
Doymuş yağ, kolesterol, tuz ve kalori deposu olan bu gıdalar kilo artışının yanı sıra yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, felç ve şeker hastalığı gibi birçok sağlık sorununa zemin hazırlayabilir.
Kış aylarının en favori içecekleri salep ve boza
Soğuk kış günlerindeki favori içeceğimiz salebin; barsak çalıştırmada, öksürük ve bronşitte, bağışıklık sistemini güçlendirmede faydası vardır. Ancak içerdiği karbonhidrat ve şeker nedeniyle ölçülü tüketilmesi gerekir. 100 ml salep (1 çay bardağı) ortalama 80-90 kaloridir. Şeker içeriğinden dolayı diyabet hastalarının tüketmesi uygun değildir.
Kışın önemli içeceklerinden biri olan boza; darı, su ve şekerden oluşur. 100 ml’si 240 kalori, 57,5 gr karbonhidrat, 3.5 gr protein ve 0.5 gr yağ içerir. B vitaminleri, kalsiyum fosfor ve çinko içerir. Ortalama 1 bardak boza, 1-2 kâse sütlü tatlıya eşdeğer kalori almamızı sağlar. O yüzden tüketim sıklığı ve miktarına dikkat edilmelidir. Haftada 2 gün, 1 su bardağını geçmeden tüketilebilir.
Dondurma kışın da tüketilebilir
100 gr sütlü dondurma ortalama 190 kalori içerir, kalsiyum ve protein deposudur. Unlu şerbetli ve hatta sütlü tatlılardan dahi daha düşük kalorilidir. Sağlık açısından da daha besleyicidir. Protein, A, B, C, D, E vitamini, kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, demir ve çinko içerir.
Buzlu olmayan sütlü dondurma çeşitlerinden, buzluktan çıkarıldığı anda değil de 5-10 dakika oda ısısında bekletilerek tüketilmelidir. Yalanarak, küçük lokmalar halinde tüketilmesi daha uygun olur. Ortalama 3 top dondurma, özelliklede sade veya meyveli olup, çikolata sosu ilave edilmemişse haftada 2-3 gün tüketilebilir. Dondurma; pastörize edilmiş sütten, hijyenik koşullara uygun üretilmiş ve saklanmışsa solunum ve sindirim organlarına zarar vermez.
Gazlı içeceklere dikkat edin
Gazlı içecekler; şeker, renklendiriciler, asit ve kafein gibi bileşenlerden oluşur. Kalori ve şeker içeriği hayli yüksektir. 1 bardak normal kolada ortalama 110 kalori, diyet kolada ise ortalama 0.3 kalori vardır. Fakat diyet kola da yüksek oranda tatlandırıcı içermektedir. Tatlandırıcının aşırı tüketilmesi de sağlık açısından zararları olabilir.
Gazlı içecek tüketme alışkanlığı olanlar eğer kilo veya şeker problemleri yok ise diyet kola veya gazoz, yoksa normal kola veya gazozu günde 1 bardağı geçmemek üzere tüketebilirler. Hamile veya emziren anneler ve çocuklar ise en fazla haftada 1-2 bardakla sınırlandırmaları gerekir.
Her yediğimiz yiyeceğin kalori içerdiğini unutmamalıyız. Her alınan fazla kalori de vücutta yağa dönüşerek depolanır ve kilo artışına sebep olur. Bizleri mutlu edecek gıdaları tüketirken sağlığımızdan olmamaya dikkat etmeliyiz.
Uzun kış geceleri için sağlıklı abur cubur önerileri
Tatlı grubundan ayva veya elma tatlısı gibi az şekerli olanları tercih edin. Hazır gıda ve abur cuburlar yerine, ev yapımı az yağlı kekler, az yağlı süt ile meyve karışımları, taze meyve ile yoğurt karışımları, yağsız patlamış mısır, kuru meyveli gevrekler, meyve tatlıları, 5-6 tane kestane ve taze meyve suyu gibi gıdaları tercih etmeliyiz.
Az yağlı meyveli yoğurtlar, diyet süt ile beraber kuru meyveli tahıllı ürünler, kuru meyveler, az şekerli meyve tatlıları, yağsız sütün içine tarçın ve bal katarak hazırlanmış içeceklerin tercih edilmesi; kilo almamızı engelleyeceği gibi atıştırma isteğimizi de yatıştırır.
Haftada 2 gün 1 su bardağı boza ya da salep tüketebilirsiniz. Asitli ve kolalı içecekler yerine taze sıkılmış meyve suları, sade soda, meyve çayları, ayran, süt ve su tüketiminin artırılması kalsiyum ve vitamin almamızı sağlarken, sıvı tüketimine de artırmış olur.
Kuruyemiş grubu içerisindeki Omega 3 yönünden zengin olan 5-6 kavrulmamış fındık, kavrulmamış badem veya 2 tam ceviz tüketilebilir. Yağ içeri ve kalorisi diğer kuruyemişlere nazaran en az olan beyaz veya sarı leblebiden 1-2 çay bardağı tüketilebilir.
Kuru yemiş yerine yağsız patlatılmış 1 su bardağı mısır veya en fazla 5 kestane tüketilebilir.

Turpun yenilen kısmı köküdür.
Siyah turpun içinde bulunan maddeler: Kükürt esansı, B1 ve C vitaminleridir.
Siyah turpun faydaları: Safra kesesinin boşalmasını kolaylaştırır. Akciğerleri kuvvetlendirir. Karaciğer hücrelerini uyarır. Diş etlerinin kanama sını önler. İştah açar ve hazmı kolaylaştırır. İdrar söktürür ve sinir sistemini dinlendirir.

Siyah turp hangi hastalıklarda kullanılır: Safra kesesi iltihapları ve taşlarında, hazımsızlıkta, Karaciğer yetersizliğinde, müzmin bronşitlerde, astım, boğmaca, romatizma allerji ve ekzama hastalıklarında kullanılır. Turp doğrudan doğruya yenildiği gibi suyu çıkarılarak içilebilir.

Gizli şeker nedir?

Gönderen @smile 5 Ocak 2011 Çarşamba

Halk arasında gizli şeker olarak isimlendirilen durum, normal glikoz dengesi ile diyabet arasındaki metabolik durumu ifade etmektedir.


Normalde açlık plazma şekerinin 110 mg/dl olması gerekmektedir. İşte açlık plazma şekerinin 110 mg/dl’nin üzerinde fakat 140 mg/dl’nin altında (yeni kriterlere göre 126 mg/dl) olması bozuk glükoz toleransı olarak tanımlanmaktadır.
Benzer şekilde şeker yükleme testi yapılan kişilerde 2. saatdeki plazma glikoz düzeyinin 140 mg/dl’nin üzerinde fakat 200 mg/dl’nin altında olması da bozuk glikoz toleransı olarak isimlendirilmektedir.
Bu durumdaki kişilerin gün boyu kan şekerleri normaldir ve diyabetin klasik bulguları görülmez.
Bununla birlikte bu kişiler Tip 2 diyabet için en riskli grupta olduklarından yaşam biçimlerini yeniden düzenlemeleri gereklidir.

Baş ağrısı problemi, bazı insanlar için ender gelişen bir belirti olurken, bazı insanlar içinse hayatlarını kısıtlayan kronik bir hastalık olabilmektedir. Birçok hasta, baş ağrısının altında yatan ciddi bir hastalığın belirtisi olabileceğinden korkar.
Baş ağrısı yaşamı boyunca her insanın sık sık yaşadığı, çözümlenebilir sebepleri olan bir hastalıktır
Baş ağrısının beyne fazla kan hücumu, sinüzit, nezle, girip, yüksek ve düşük tansiyon, göz bozukluğu, dolaşım bozukluğu, solunum yetersizliği, kadınlarda aybaşı halleri, menenjit, safra rahatsızlığı, verem ve aşırı üzüntü gibi sebepleri olabilir.


Kainat eczanesinden öneriler
- Migren tipi baş ağrıları için, 2 su bardağı kaynar su içine birer tatlı kaşığı hafif ezilmiş fesleğen, defne ve oğul otu konularak 15 dakika demlenmeye bırakılır. Bu karışımdan günde 2 bardak olmak üzere, en az bir ay düzenli olarak içilmesi önerilir.
- 1 çay bardağı sıcak suya; lavanta, papatya, kekik, karabaş otu gibi bitkilerden 1 kahve kaşığı konulup 5 dakika demlenir. Bu karışımdan günde 3 bardak içilmesi tavsiye edilir.
- 1 bardak kaynar suya 4 – 10 gram arası oğul otu konularak, 10 dakika bekletilir. Baş ağrısını hafifletmek için bu çaydan günde 3 defa içilmesi önerilir.
Noktalarla tedavi
- Baş ağrısı ense kökünden başlıyorsa ve kafatasının alt bölümünde gerginlik varsa, önce bu bölgeye nokta masajı yapmalısınız.
- Başın tepesindeki noktalara üç parmakla masaj uygulayın.
- Başın ortasındaki noktadan başlayarak alnın tam orta çizgisindeki üç noktaya bastırın. Bunu 3 kez tekrarlayın.
- Başın orta çizgisi üzerindeki dört noktaya ve başın arkasındaki 3 noktaya bastırın. Bunu üç kez tekrarlayın. Ense kökündeki 3 noktaya beşer saniyelik sürelerle ve derine etki edecek şekilde bastırın.
Renklerle tedavi
Toprağa yani kristale hayat membası olan güneşi yansıtınca 7 renk oluşur. “Yaratıcının boyasıyla boyanınız” hükmünce mordan kırmızıya 7 renk (mor, yeşil, sarı, kırmızı, turuncu, mavi, turkuaz) bize 7 enerji alanını ve merkezini işaret ederek, renklerle merkezi uyarmayı anlatıyor. Buna göre baş ağrıları nedeniyle terapi edilen hasta için mor renk kullanılması önerilir.
Taşlarla tedavi
Özellikle stresten kaynaklanan baş ağrısını hafifletmek amacıyla mor renkli ametist taşı tavsiye edilir.
Kokularla tedavi
Lavanta, yasemin, gül, iğde, papatya gibi kokular stresten kaynaklanan baş ağrılarını rahatlatmak amacıyla önerilir.
NOT: Baş ağrısı çok ani ve şiddetli bir şekilde başlıyorsa, görmede bozukluk, dengede bozuklukla ortaya çıkıyor ve gittikçe şiddetleniyorsa mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.


Uzmanlar, bazı besin maddelerinin vücutta bulunan yağların daha hızlı ve kolay yakılmasına neden olduğunu keşfetti. İşte kilo vermenize yardımcı olacak ve sizi vücuttaki yağlarınızdan kurtaracak besin maddeleri…
Diyete girenler, formuna özen gösterenler bu haber size göre. Çünkü galerimizde yağ yakmanıza yardımcı olan besinler bulunuyor…
Bugüne kadar kilo vermek için birçok diyet yöntemi deneyip başarısız olduysanız, neden doğal yolları ve yiyecekleri denemiyorsunuz?
Kilo vermek için mucize bir yol olmamasına rağmen, zayıflamak için Reader’s Digest dergisinde yer alan haberdeki vücudunuzun yağ yakma potansiyelini artıran gıda maddelerini tüketebilirsiniz.


Az yağlı süt, az yağlı yoğurt ve peynir
Bunların ortak sırrı içerdikleri kalsiyumdur. Nutrition Reviews isimli dergide yer alan 90′dan fazla araştırmanın yeniden gözden geçirilmesiyle bol kalsiyum alımıyla iyileşen vücut niteliği arasında güçlü bir bağ bulundu.
Yulaf, arpa
Bunların sırrı ise liflerde yatıyor. American Journal of Clinical Nutrition isimli dergideki araştırmaya göre, akşam yemeğinde beyaz pirinç yerine büyük bir tabak lezzetli arpa ile göbeğinizdeki yağlardan kurtulabilirsiniz.
Yeşil çay
İçerdiği katesin metabolizmayı ve karaciğerin yaktığı yağ oranını hızlandırıyor. Bunun etkisinden yararlanmak için günde 4-6 bardak yeşil çay için ve her hafta en az 3 saat egzersiz yapın.
Yumurta
Protein içeriği sayesinde yumurta, kilo vermenize yardımcı olur. Öncelikle vücudunuz proteinli yiyecekleri parçalamak için daha fazla enerji kullanıyor. Ayrıca protein kas kütlenizi tutmaya yardımcı oluyor, kaslarınız yağdan fazla kalori yakıyor. Sonuç olarak, protein sizi karbonhidratlardan daha fazla tok tutuyor.
Ceviz, badem
İçerdiği iyi yağlar, lif ve protein vücudun insülin direncini artırır, kilo vermeye yardımcı olur. Ceviz, en iyi omega-3 yağ asit kaynağından biridir. Badem ise kemik şekillenmesinde ekstra fayda sağlar.
Somon
Newcastle Üniversitesi’nde düzenlenen araştırmada, somon balığında bulunan omega-3 yağ asitlerinin yağ kütlesini azalttığı belirtildi. Diğer araştırmalar da, omega-3 yağ asitlerinin sizi tok tuttuğunu ve yağlı balık yedikten sonra 2 saat sonra daha tok hissettiğinizi gösteriyor. Haftada en az iki kez somon, uskumru, konserve ton balığı veya ‘eğer bulabilirseniz’ kuzey denizlerinde yaşayan Ringa balığı gibi diğer yağlı balıklardan tüketin.
Elma, Armut, dolmalık biber
Bu gıdaların içerdiği ve bitkisel gıdalarda bulunan doğal kimyasal olan flavonoidlerin yağ yakma etkisi bulunuyor. American Journal of Clinical Nutrition isimli dergide yayınlanan araştırmaya göre, çok flavonoid tüketen kadınların vücut kütle indeksleri önemli ölçüde düşüyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde de flavonoidlerin kalori tüketimini artırdığı, vücuttaki yağ yakışını hızlandırdığı bulundu.
Keten tohumu
İçerdiği lignan sayesinde keten tohumu, menopoz sonrası kadınlarda daha az vücut yağı ve vücut kütle indeksi sağlıyor. Her gün kahvaltılık tahılınıza, yoğurdunuza ya da salata sosunuza bir yemek kaşığı keten tohumu ekleyebilirsiniz.
Sirke
Araştırmacılar, sirkenin vücudun yağları parçalamasına yardımcı enzim üreten genleri harekete geçirdiğini söylüyorlar. Sütle ya da sodayla seyreltebileceğiniz yaklaşık bir yemek kaşığı sirkeyi her gün için.

 Göbeğini hızla eritmek isteyenler, bol bol yağsız yoğurt yesin! ABD'de yapılan bir araştırmada, düşük kalorili rejimlerine yoğurt seçeneğini ekleyen ve günde üç öğün yağsız yoğurt yiyen aşırı kiloluların, yoğurtsuz bir diyet uygulayanlara oranla yüzde 22 daha fazla kilo verdikleri ve yüzde 61 daha fazla yağ yaktıkları tespit edildi. Yoğurt yiyenlerin ayrıca, karın bölgelerinde yüzde 81 daha fazla yağ yaktıkları ortaya çıktı.

Tennessee Üniversitesi'ndeki araştırmaya katılanlardan Dr. Michael Zemel, yoğurt yiyenlerin hem ortalama yedi kilo olan zayıflama seviyesinden daha fazla inceldiklerini hem de kaslarını diğerlerinden iki kat fazla koruduklarını belirtti.

Dr. Zemel, kas kütlesini korumanın diyet yapanlarda önemli bir konu olduğunu belirterek, "Önemli olan yağ yakmak, kas değil. Kaslar kalori yakmaya yardımcı oluyor, ancak kilo verirken kas kütlesi de kaybediliyor. Buna en iyi çözüm, kalsiyum ve protein ağırlıklı bir diyet, yani yoğurt" diye konuştu. Araştırma Uluslararası Obezite Dergisi'nin nisan sayısında yayımlanacak.
Bu arada Japonya'da yapılan araştırmalar da, yoğurdun nefes kokusunu giderdiğini, diş taşı ve diş eti iltihaplarını doğal yollardan önlediğini ortaya koydu. Altı hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin yüzde 80'inde, nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyi azaldı.

Metabolizmayı hızlandırmak için ne yapmak gerekir?

Gönderen @smile 4 Ocak 2011 Salı

İyi çalışmayan yani yavaş çalışan metabolizma nasıl hızlandırılır?
Nasıl ki parmak izi kimseninkine benzemiyorsa metabolizma hızı da benzemez. Bunun için bir kişi diyet programı yapacaksa öncelikle metabolizma hızının ölçülmesi gerekir. Bunun için bir kişi diyet programı yapacaksa öncelikle metabolizma hızının ölçülmesi gerekir. İşte bu yüzden bütün diyetisyenler bireylere özel diyet programları hazırlar. 
Uzmanlara göre; ölçüm olmaksızın düşük enerjili diyet uygulandığında metabolizma yavaşlayarak enerji harcamasını oldukça azaltır. Bu da diyet süreci bittiğinde daha az besin tüketimine rağmen kilo alımına sebep olur. Metabolizma hızı; bireyin uyanık bir şekilde uzanıp dinlenirken, hiçbir fizikî aktivite yapmadan harcayabileceği enerji miktarı. Metabolizma değeri kalori değeri ile ölçülüyor. Peki öyleyse metabolizmanızın hızını nasıl ölçebilirsiniz? Diyet Formula diyetisyenlerinden Yasemin Batmaca gerçek metabolizma hızının formüllerle hesaplanmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Batmaca’ya göre gerçek ölçüm kişinin oksijen tüketimi ile yapılan ölçümdür. 6-10 dakika arası süren bu ölçümde burun tıkalı olduğu için tek solunum merkezi ağız. Ayrıca metabolizma hızınızı yanlış ölçümlerle öğrendiyseniz, kilo sorunu sizin için en küçük problemi oluşturur. Asıl sorun bu hatadan doğan yanlış beslenme sebebiyle diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıklara ve kansere davetiye çıkması.

Metabolizma neye göre değişir?

Cinsiyet: Erkeklerde kadınlara göre daha fazla kas bulunduğu için, genel olarak, erkeklerin metabolizma hızı kadınlardan daha yüksektir.

Yaş: Yine metabolizma hızı yetişkinlerde her on yılda ortalama % 2-3 oranında azalır.

Hamilelik: Hamilelikte metabolizma hızı artar.

Büyüme: Büyüme süresince de metabolizma hızı çok yüksektir.

Kilo miktarı, kilo alma veya kilo verme: Kilo miktarı metabolizma hızını etkiler.

Vücut kompozisyonu: Aynı boy, kilo ve cinsiyette olan kişilerin kas kütleleri farklıysa metabolizma hızları da farklı olacaktır.

Fiziksel aktivite düzeyi: Fiziksel aktivite metabolizma hızını artırır.

Yeme alışkanlıkları: Öğün atlamak metabolizma hızını yavaşlatır. Kendini korumaya alan vücut, atlanan öğün sonrası tüketilen yiyecekleri depolama eğilimine girer.

Psikolojik durum, stres: Stres kasları gereceği için, kasların hareket ettirilmesinde, daha fazla kaloriye ihtiyaç duyulur.

Hormonlar: Hormon seviyeleri metabolizma hızını artırabilir veya azaltabilir.

Uyarıcılar: Kafein ve diğer uyarıcılar (ilaç da olabilir) metabolizma hızını değiştirirler.

Genetik: Bazal metabolik hızı, genetik faktörler etkileyerek düşük veya yüksek olmasına sebep olur.

Metabolizma nasıl hızlandırılır?

Sık öğün tüketimi: Sık yemek yemek vücudu çalıştırıp, metabolizma hızınızı sürekli yüksek tutar.

Egzersiz yapma: Hareket edip kalori harcayarak veya kas kütlenizi artırarak metabolizma hızınızı artırmak oldukça faydalı.

Yeterli ve dengeli beslenme: Vücuda gerekli olan tüm besin öğelerinin, tüm öğünlerde yeterli ve dengeli miktarlarda alınması önemli. Önerilenden fazlasının tüketimi kilo alımına sebep olacağı gibi, azı da metabolizmayı yavaşlatabilir.

Sıvı tüketimi: Metabolik Hızın azalmaması, sindirim, emilim gibi görevlerin yapılabilmesi, hücre, doku, organ ve sistemlerin çalışması için, atıkların vücuttan atılması ve vücut ısısının dengelenmesi için; uyanık olduğunuz her saat dilimi içerisinde 1 bardak su tüketmeye özen gösterin. Özel bir sağlık durumunuz yoksa, toplam 2,0-2,5 litre su tüketimini ihmal etmeyin.

Suyun zayıflama üzerine olan etkisi göz ardı edilemeyecek kadar fazla. Midede yarattığı hacimden dolayı daha az yemeyi ve metabolizmayı çalıştırıp günlük harcanan enerjiyi arttırıyor. Tüm bunlar düşünüldüğünde su içmek eziyet olmamalı, aksine keyif vermeli.
Suyun faydaları: Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını ve ayrıca atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar. Ağız, göz ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini sağlar. Vücuttaki kan, gastrik sıvı, tükürük, amniyotik sıvı ve idrar gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur.


Cilt sağlığında, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının denetiminde, ödemin atımında rolü vardır. Tükürük ve mide salgısında besinlerin sindirilmesinde görev alır. Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla birlikte önler. Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür.
Zayıflama diyetlerinde metabolizmayı çalıştırmanın yanında, midede hacim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar. Su yaşamın vazgeçilmezleri arasında olmasına rağmen asıl problem su içme kültürünün geliştirilememesidir. Hiçbir sıvı içeceğin suyun yerini tam anlamıyla tutmadığını unutmamak gerekir.
Su içmek için susamayı beklemeyin.
Su içmenin zamanı ve miktarı: Su dışındaki pek çok sıvı hayatımızda ciddi ölçüde yer alıyor. Çalışma hayatının vazgeçilmez ikramları çay, kahve, neskafe, meyve suları, bitki ve meyve çayları gibi içecekler.
Bu içeceklerden bazılarının diüretik etkisi olduğundan vücudun ihtiyacı olan sıvıyı karşılamayacağı ve hatta vücuttan sıvı atımını arttıracağı için suyu su olarak içmek gerekir. Öğünlerden 30 veya 15 dakika önce alınan suyun metabolizmayı hızlandırma üzerine ve midede hacim oluşturarak öğünde fazla besin alımı engellemek adına göz ardı edilemeyecek faydaları bulunuyor.
Yemek yerken su içilir mi: Son günlerde sıkça tartışılan konulardan biriyse yemek yerken su içelim mi? Eğer ki kişinin yemek yerken su içme alışkanlığı varsa bunu devam ettirmeli. Ancak tüketmiyorsa kendini de zorlamamalı. Çünkü bir öğünde sıvıyla birlikte midenin alabileceği kapasite bellidir.
Yemekle birlikte su alındığında mideye daha az besin alınır. Su içilmeyen günlerde ise kalan kısım da yemekle doldurulmak istenir, daha fazla besin tüketilir. Suyun faydasını en üst düzeyde sağlayabilmek için yemeklerden 15 dakika önce su içmeli ve yemek sırasında su içme alışkanlığı varsa devam ettirilmelidir. Fazla su içmek zehirlenmeye neden olabilir.
Doğadaki yararlı olan her şeyin fazlası da zararlıdır. Az içilen suyun zararı kadar fazla içilen suyun da özelikle kalp ve böbrek yetmezliği hastalıklarında zararı vardır. Tüm bu bilgiler böbrek ve bazı sindirim sistemi hastaları için değişkenlik gösterebilir. Gereğinden çok fazla su içilmesi vücutta toksik etki yaratarak su zehirlenmesine neden olabilir.
Su içmeme kabızlık nedeni: Suyun yemek yenildikten sonra alınan besinlerin sindiriminden metabolik atıklarının dışarı atılmasına kadar her aşamada çok önemli görevleri vardır. Su kabızlığa en iyi çaredir. Su eksikliği sırasında vücut iç dokularından su çekerek dışkının sertleşmesine ve dolayısıyla kabızlığa yol açar. Yeterli su tüketildiği takdirde bağırsakların çalışması normal seyrinde olur ve kabızlık önlenir. El, ayak ve bacaklardaki ödemi engeller.
Vücutta özellikle el, ayak ve bacaklarda oluşan ödemi engellemek için en iyi yöntem su tüketmek. Ödemi yok etmek için alınan ilaçlar, bitkisel ürünler geçici bir yöntem. Ayrıca su kasların dengesini sağlar. Cilt kuruluklarını önler ve kilo kaybından sonra gelişen sarkmaları engelleyerek cildin esnekliğini devam ettiriyor.
Günlük su tüketimi ne olmalı: Kilo kaybetmek, kilo korumak ve fazla besin alımını engellemek için bol su içilmesi gerekir. Peki ama günlük su tüketimi ne kadar olmalıdır. Sağlıklı bir kadının günde 10 bardak ve erkeğin ise 14 bardak su içmesi önerilmektedir. Kilo fazlası olan kişilerin bu miktardan daha fazlasını tüketmeleri gerekmektedir.
Nescafe ve çayla su için: İçilen çay, kahve, kola gibi içecekler diüretik oldukları için asla suyu yerini tutmamakta, vücuttan su atımını artırıyor. Nasıl türk kahvesi yanında su içiliyorsa aynı şekilde çay ve neskafe ile de su içilmesi gerekyoir. En iyi çözücü, saf, katkısız ve doğal olan içecek su olduğu için günlük sıvı ihtiyacının 3/4′ü su olarak tercih ediliyor. Özellikle yaz döneminde suya daha bir önem vermek gerekiyor.

Doğum sonrasında alınan kilolar çok can sıkıcıdır. Kısa zamanda kilo vermek isteriz, fakat türlü bahanelerle bunu geciktiririz. Hiç bir zaman yok olmayacakmış gibi görünen, doğum sonrası kiloları yok etmenin yolları çok basittir.


Sadece egzersiz yaparak ve birazcık yediklerimize dikkat edersek, kısa zamanda çözüm getirmiş oluruz. Vücuda yerleşmiş olan bu kiloları, önce isteyerek sonra harekete geçerek kolaylıkla gitmelerini sağlayabiliriz.

Doğum yaptıktan kısa bir süre sonra, evimizde yapacağımız egzersizlerin faydasını görmemek mümkün değildir. Mutlaka yürüyüş yapalım. Günde 1 saat yapılacak yürüyüşler, yağların hızlı bir şekilde yanmasına neden olacaktır.

Yapamam demeyin. Yapamazsanız kilo veremezsiniz. Hem sağlıklı kalıp hem kilo vermek buna bağlı. Hiçbir diyet, vücuttaki yağ miktarını kısa sürede kalıcı olarak atmaz.

Yeşil yapraklı sebze çeşitlerinden bol miktarda tüketmeliyiz. Sebze salatası, brokoli ve karnabahar salatası hem bağırsakları çalıştıracak, hem de sindirimi kolay olacaktır. Meyveli yoğurt, Meyve çeşitleri, haşlanmış veya ızgara tavuk. Bol salata eşliğinde ızgara veya buğulama balık.

Yiyeceklerimizi çeşitlendirebiliriz. Mevsimine göre bol sebze tüketimi sağlanmalı. Pırasa, ıspanak, kabak veya sebze çorbası. Besinlerimizden kısmıyoruz fakat, az ve sık yiyoruz. Kısa zamanda gözle görülür bir değişim yaşadığınız göreceksiniz.

Karın
Evet, gelelim egzersiz hareketlerine. Bu sayfada alt, üst ve yan karın kaslarınız için bazı hareketler bulacaksınız. Bu yaz programını her sabah uygulayacağız. Sabah uyandığınızda kahvaltıdan sonra işe 1 amasya elması yiyerek başlayın. Elma bir lif deposudur ve bağırsaklarınızı hareketlendirir. “Her gün bir elma yiyenin evine doktor girmezmiş” meşhur atasözümüz. Bu hareketler aynı zamanda karın kaslarınızı güçlendirerek size dik bir duruş sağlayacaktır.



Diyet yapmanın en zor yanı, sevdiğiniz pek çok yiyecekten vazgeçmek zorunda kalıp, üstüne bir de iştahınızla baş etmek zorunda kalmanız. Özellikle iştah kapatıcı etkisi olduğu kanıtlanan özel besinleri rejim yapmadan zayıflamak için denemenizi öneriyoruz. Bu besinlerin vücut üzerindeki etkileri, içeriklerindeki bazı maddeler ve görevleri şöyle sıralanıyor:

Karbonhidratlar: Kepek, buğday gibi tahıl ürünlerinde, sebze ve meyvelerde bulunur. İçeriğindeki lifler, sindirim sistemini harekete geçirir. Özellikle kompleks karbonhidratlar insanı tok tutar.


Triptofan: Vücutta serotonin oluşmasında ve hücrelere taşınmasında önemli bir görev alır. Serotonin de iştah hissini azaltır. Özellikle muz, avokado, yulaf ve peynirde bulunur.


Krom: Vücuttaki insülin dengesini korur. Kan şekerinin düşmesi açlığa yol açar. Krom ihtiyacınızı karşılamak için fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler, brokoli ve tahıl ürünleri yiyebilirsiniz.


Albümin: Can sıkıntısını giderir ve iştahı kapatır. Bu protein, triptofan oluşturarak beyne taşır ve serotonin üretimini artırır. Bezelye, fıstık ve fasulyede bulunur.


Fruktoz: Meyvelerden elde edilen doğal şekerdir. Kan şekeri dengesini kesinlikle etkilemez. Ayrıca yemek sonrası tatlı ihtiyacı duymanızı engeller. Çilek ve bal, fruktozun ana kaynağıdır.


İyot: Tiroit hormonlarının yapımı için gereklidir. Açlık duygusunun gelişmesini engeller. Balık, iyotlu tuz ve soğan, iyot açısından oldukça zengindir.

Tok tutan öneriler


  • Karnabaharı ve brokoliyi hafifçe haşlayıp yoğurtla tatlandırın. Bu karışım lif açısından zengin olduğundan, sizi uzun süre tok tutar.

  • Salatalığı iyice yıkayın ve kabuklarıyla birlikte ince dilimler halinde kesip üzerine bol bol dereotu serpin. Kalorisi yok denilecek kadar az olan bu sebze oldukça tok tutucudur.

  • 250 gr mor eriği biraz tarçınla haşlayın. Bu meyve fruktoz açısından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacınızı da karşılayacaktır.

  • 200 gr ananası incecik doğrayın ve süzgeçten geçirin. İçine 100 gr kefir ve taze nane ekleyin. Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.

  • Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın. Bir kuru erikte 8 kalori var.

  • Bir demet maydanozu blendırdan geçirip sebze suyuyla karıştırın. Bir iki damla acı biber sosu ekleyin ve için. Bu içecek yağ yakımını kolaylaştırır.

  • Kırmızı elmayı ince dilimler halinde kesip 1 çay kaşığı kıyılmış ceviz ve yarım çay kaşığı yonca balıyla karıştırın. Bu karışım hem doyurucudur hem de bağırsakları çalıştırır.

  • Kahvaltıda armudu rendeleyin ve yulafa katın. Bu karışıma biraz da yoğurt ekleyin. Armudun içeriğindeki fruktoz uzun süre açlık hissetmemenizi sağlar.

  • Günü canlı geçirmek için kendinize yulaf ezmesi hazırlayıp içine kuru meyveler katın. Bu, karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayacaktır.

  • Portakal ve 50 gr ıspanak yaprağından oluşan bir salata hazırlayın. Salatayı 50 gr yağsız yoğurt, bir tutam tuz ve karabiberden oluşan bir sosla tatlandırın.


    Ananas
    Ananasta, bromelain adlı protein sindirici bir enzim bulunur. Bromelain sindirimi kolaylaştırır, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.

  • 3 günlük (2000+ Kalori) Diyeti ...

    Gönderen @smile 3 Ocak 2011 Pazartesi

    Bu diet sağlıklı kilo vermeniz açısından kesinlikle 3 günden fazla uygulanmamalıdır.Ancak aylık veya 45 günlük periyodlarda uygulanabilir.Bu diet esnasında listenin(menü) dışına kesinlikle çıkılmamalıdır.Bol su içilebilir.
    Sabah Kalkınca
    2 su bardağı ılık su


    Kahvaltı
    Şekersiz Çay
    1 kibrit kutusu büyüklüğünde yağsız beyaz peynir
    Salata ( Yağsız )
    1 ince dilim ekmek ( Kepekli )
    Saat 10:30-11:30
    1 Elma
    ½ Kase Kaymaksız Yoğurt
    Öğlen Yemeği
    ½ susuz sebze yemeği
    50 gr.(1 küçük parça) beyaz et
    Yağsız Salata
    1 Meyve (Elma-Portakal)
    İkindi
    2-3 adet kraker
    Akşam Yemeği1 Kase Çorba
    ½ porsiyon susuz sebze
    Yağsız Salata
    1 Meyve
    Gece
    1 Su Bardağı kaymaksız yoğurt yada şekersiz süt
    1 meyve

    BEDEN KİTLE İNDEKSİ KAÇ OLMALI ?
    Bilimadamları artık sağlıklı ve uzun yaşamın sırlarını verirken ideal kiloyu korumanın önemini özellikle vurguluyor. Özellikle orta yaşlardan itibaren ideal kiloyu korumak ve sabit tutmak pek çok sağlık problemini de önlemeyi sağlıyor.
    Dediğimiz gibi düzenli spor yapmak, sigaradan uzak durmak, stresten kaçınmak ve ideal kilonuzu korumak çok önemli. Her insanın vücut yapısı farklı olduğundan, ideal kilo hakkında kesin önerilerde bulunmak mümkün değil. Ancak kilonuzun boyunuza uygun olup olmadığı konusunda bir fikir sahibi olabilirsiniz. Vücut Kütle İndeksi (VKİ) adı verilen bir ölçüm tablosuna göre, kilonuzun sağlıklı aralıkta bulunup bulunmadığını öğrenmek mümkün. Bunun için kilonuzu boyunuzun santim cinsinden karesine bölüyorsunuz. Elde ettiğiniz değer sizin VKİ değeriniz oluyor. 20-40 arasında ifade edilen bu değere göre az kilolu veya obez olup olmadığınızı öğreniyorsunuz.




    Kilonuz (Kg olarak yazınız) :
    Kg.
    Boyunuz (Cm olarak yazınız) :
    Cm.
    Beden Kitle İndeksi değeriniz :
    kg/m2dır.
    20'nin altında ise: Biraz kilo almanız sizin için yararlı
    20 - 25 arasında ise: Kilonuz sağlıklı aralıkta
    25 - 30 arasında ise: Aşırı kilolu durumdasınız. Biraz kilo vermeniz sağlığınız için yararlı olacak.
    30 - 40 arasında ise: Obez kategorisindesiniz. bir diyetisyene başvurmanız gerekiyor.
    40 ve üstü ise : En kısa zamanda hastane yada polikliniklere başvurmanız gerekiyor..

    ZERDEÇAL, NANE VE YEŞİL ELMA KOKUSU İŞTAHI AZALTIYOR 
    Ayurveda Uzmanı ve Aile Hekimi Dr. Ender Saraç yeşil elma ve nane koklayan kişilerin, daha hızlı kilo verdiğini onaylamış bulunmaktadır.
    Zerdeçal, nane ve yeşil elma kokularını günde 25-30 kere derin derin içinize çekerek, iştah merkezini rahatlatabilir, açlık hissinizi bastırabilirsiniz.
    Kilolu insanların vücut tiplerine göre beslenerek zayıflamaları gerektiğini söyleyen Dr. Ender Saraç bu konuda yazdığı "Sağlıklı Zayıflamanın Sırları” kitabında bilinçsiz diyet uygulamalarının zararına dikkat çekiyor.
    Standart diyetleri doğru bulmayan Dr. Ender Saraç sözleri şöyle devam etti:

    Uzmanlık alanım olan Ayurvedaya göre, belli beden tipleri var. Mesela birçok insan "Ender bey, bütün günü aç geçiriyorum, sadece salata yiyorum, bir türlü zayıflayamıyorum" diye geliyor bana. Yediklerine ve vücut tipine bir bakıyorsunuz; aslında tere, roka gibi yeşil salataları hiç yememesi gerekiyor. Yani aç kalıyor ama vücut tipine uygun olan gıdaları yemediği için zayıflayamıyor. Halbuki, doğru bir sisteme geçtiğinizde, tıkır tıkır, sağlıklı bir şekilde kilo vermeye ve sağlığına kavuşmaya başlıyor.”
    Zayıflama ile ilgili en önemli kriterler bu fikre hazır ve zayıflamaya kararlı olmak. Bana zayıflamaya gelenlere, ilk önce şunu soruyorum: "Hazır mısınız, kararlı mısınız?" Eğer gerçekten hazırsanız ve kararlıysanız bu işe başlayın. Şişmanlıkta şöyle bir şey saptıyorum: İnsanın sinir sistemine bir virüs bulaşmış gibi oluyor, bilgisayar virüsü gibi... Bu virüs sizin kilo vermeniz için gerekli olan doğru davranış, beslenme ve hareket alışkanlıklarınızı olumsuz etkiliyor. "Boş ver şimdi yürüme, sonra yürürsün", "Bu çikolatalı kek çok güzel; bir dilim daha ye" gibi uyaranları gönderiyor adeta. Onun için ilk başta bu virüsleri silmek lazım.
    Bilinçli beslenme işin en önemli ayağıdır. Fakat sadece doğru beslenmeyle olmaz; mutlaka düzenli egzersiz de gerekir. Şok diyetler, açlık rejimleri, zamana karşı yarışan diyetler, tek gıda rejimleri, 10 gün lahana çorbası, karpuz diyeti, karbonhidrat diyeti, sadece protein diyeti, bütün bunlar yanlış. Dengeli beslenilmeli. Ama sadece bilinçli diyetle de olmaz, düzenli egzersiz, yürüyüş yapılmalı. Haftada üç- dört gün, bir buçuk saat civarında orta sporlar; mesela tempolu yürüyüş, hafif koşu, fitness, aerobik, yüzme, neden zevk alınıyorsa, o spor yapılmalı.
    Hayatından tatlıyı çıkaramayanlar için beyaz un ve beyaz şeker mümkün olduğu kadar uzakta tutulmalı, tüketilmemeli. Ama bazen bir çikolatalı sufleyi veya Gaziantep`ten gelen bol fıstıklı bir baklavayı, özel bir tatlıyı ben de yiyorum. Yiyorum ama hiç kilo almıyorum. Çünkü formülünü bileceksiniz. Tatlıyı tok karnına yemeyeceksiniz. Çünkü beyaz un ve beyaz şeker çok hızlı emildiği için hızlı bir şekilde kan şekerini yükseltip, fırlatıyor. Kan şekeri fırlayınca insülin pankreastan hızlı ve bol miktarda pompalanmak zorunda kalıyor. Ağır, fazla tatlı, unlu yediğiniz bir yemekten iki buçuk-üç saat sonra hızla kan şekeri düşüyor. O zaman da kısır döngüye giriyor, tekrar acıkıyorsunuz. Üstelik vücudunuza fazla insülin salgılattığınız zaman hızlı ve çok yaşlanabiliyorsunuz. Yağsız sütle yapılmış, hafif sütlü tatlılar, bol meyveli, çok az hamurlu turtalar, pastalar, kompostolar, kuru incir, üzüm, kayısıyla aromalandırılmış birtakım tatlılar, meyve salatası, bu tarz doğal tatları tercih etmeye çalışın. Tok karnına tatlı yemeyin. Çünkü yemekle birlikte kan şekeri (insülin) zaten yükseliyor, bir de üstüne tatlı yendiğinde iyice fırlıyor. Aşırı insülin ise vücutta yağlanma yapıyor. Üstelik daha çabuk acıkıyor, böyle bir kısırdöngüye giriyorsunuz. Tatlılar ara öğünde, tek başına tüketilmeli.
    Diyetlerde Baharatların yeri çok önemlidir. Mesela zencefil yağları yakar, zerdeçal karaciğerden toksin attırır, biberiye iyi bir antioksidandır, kekik şekeri düşürür, sarmısak zayıflamaya yardımcı olur. Bir de özel ayurveda tabletleri var. Bunlar, zayıflamaya yardımcı, yan etki oranı son derece düşük olan, güvenilir doğal preparatlar. Bu tabletler de metabolizmayı canlandırıyor, aynı zamanda kişinin incelmesine ve iştahının azalmasına katkıda bulunuyor.
    Dr. Ender SARAÇ
    Aile Hekimliği Uzmanı
    Ayurveda Uzmanı

    Özel BSK Eskişehir Anadolu Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Baybora Kırcalı, halk arasında ismi çok duyulmayan ancak; makattan kan gelmesi, ishal, karın ağrısı, kilo kaybı ve yüksek ateş gibi belirtileri olan ülseratif kolit hastalığının nedenleri ve tedavisi ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

    ÜLSERATİF KOLİT NEDİR?
    Ülseratif kolitte kalın bağırsakta iltihabik bir süreç vardır. 
    Kalın bağırsağın iç yüzünü döşeyen mukoza isimli katman, vücudun savunma sistemi tarafından istila edilmiş ve kontrolsüz bir bağışıklık cevabı oluşmuştur. Bağışıklık sisteminin bu yoğun aktivitesi sonucunda beden için faydalı bir sonuç oluşmadığı gibi kalın bağırsakta tahribat da oluşur.
    Kadın ve erkeklerde yaklaşık eşittir. Genellikle 30-40 yaş hastalığı olmakla beraber erken ve geç yaşlarda da görülebilir. Ülseratif kolit sadece kalın barsağı tutar.

    SEBEBİ NEDİR?


    Hastalığın oluşumunda immün sistem (vücudumuzun savunma sistemi) normal daha abartılı ve süreğen (kronik) bir şekilde aktifleşmesi sonucu oluşur. Açık bir deyişle savunma sistemimiz kendi barsak dokumuza sanki o yabancı bir doku imiş zannederek saldırır.
    ÜLSERATİF KOLİT HASTALARINDA NE ŞİKAYETLER VARDIR?
    Hastalardaki şikayet ve belirtiler hastalığın kalın barsakta ne kadar yer tuttuğuna ve yangının (inflamasyonun) derecesine bağlıdır. Makattan kan gelmesi, ishal, karın ağrısı, iltihabik sürece bağlı metabolizma artışı ve iştahsızlığa bağlı kilo kaybı sıktır. Zaman zaman ateş yükselmesi de olabilir.
    ÜLSERATİF KOLİT TANISI NASIL KONUR?
    Esas tanı barsak yüzeyinin kolonoskopi dediğimiz önden görüşlü hortum şeklinde cihazla incelenmesi ve küçük doku parçacıkları alındıktan sonra patolojik olarak (mikroskop altında incelenmesi) ile konur. Kolonoskopi ile aynı zamanda tutulum olan bölgenin uzunluğu da anlaşılacaktır.
    ÜLSERATİF KOLİTE BAĞLI GELİŞEN DİĞER HASTALIKLAR NELERDİR?
    lseratif kolit komplikasyonları genel olarak hastaların %10 unda görülür.
    - Hastada ateş, aşırı bitkinlik, anemi, şok tablosu olabilir. Damar içi ilaçlarla çabucak düzelme olmazsa gecikemeden cerrahi yapılmalıdır. (Toksik megakolon)
    -
    Ülseratif kolit hastalığında kalın bağırsakta kanser gelişme ihtimali toplumun diğer kesimlerinden daha fazladır. Ülseratif kolitte kanser gelişme ihtimali nedeniyle hastaların özellikle onuncu yıldan sonra daha sık (önceleri iki yılda bir, daha sonra yıllık) kolonoskopi ile takip edilmeleri gerekir.
    -
    Eklem iltihabı (Artrit) Bel ağrısı, sakroiliak eklem tutulumunda gelişecektir.
    - Daha çok bacak ön yüzde ağrılı küçük kızarık şişlikler olabilir (Eritema nodosum)
    - Ağrılı ve kızarık göz lezyonları olabilir. Görmede kalıcı hasarlar yapabilir. (Üveit, episclerit)
    - Safra yollarında büzüşme ve daralmalar, safra akışında bozulmalar (Primer sclerozan kolanjit)
    ÜLSERATİF KOLİTİN TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
    Tedavide ilaçlar ve cerrahi söz konusudur. Ülseratif kolit ilaçlarla tamamen iyileşmez. Ancak tama yakın baskılanır.
    İlaç tedavisinde amaç:
    • Hastalığı yatıştırmak (remisyonu sağlamak)
    • İyilik halini sürdürmek-idame
    • İlaçların yan etkilerini kontrol altında tutmak
    • Hayat kalitesini artırmaktır.

    Pek çok kişi yazın hala istediği formda olamamaktan şikayetçi. Bazı kişiler biraz zayıfladıysa bile istediği yerlerden (göbek, bel, basen) incelememekten yakınıyor. Normal diyet programlarında kişiler zayıflasa bile çoğu kişide daha çok yüz bölgesi inceliyor. Ama aşırı yağlı bölgelerde pek incelme olmuyor.
    Sizlere 3 haftada, özellikle göbek-bel bölgesinden incelmeyi de sağlayacak özel bir program vereceğim. Ancak öncelikle şu noktayı vurgulayayım: Sadece diyetle bölgesel zayıflama tam olmaz. Beraberinde özel egzersiz ve bazı özel bitkisel mönüler gerekir. Bu programı 3 hafta uygulayın, 21`inci günün sonunda müthiş incelmeyi hayretle göreceksiniz.
    Dr. Ender SARAÇ tavsiyesi olan bu diyet ve egzersiz programını uyguayın ve sonucu görün :


    Mekik hareketi
    Dizlerimiz bitişik ve ayaklarımız birbirine paralel şekilde tabanları yeri gösterirken iki elimizi enseye koyup hızlı hızlı, sık sık ve kesik kesik hareketlerle karnımız acıyana kadar sabah ve akşam ellişer kez bu hareketi yapıyoruz. Bu hareket özellikle karın bölgesindeki kasları kuvvetlendirir, yağ dokusunu harekete geçirir ve yağların yanmasına yardımcı olur.
    Sopalı hareket
    Bu harekette de bir sopayı ense kökümüze alıp iki elimizi geçiriyoruz. Ayaklarımızı yere sağlam basıp süratli bir şekilde sağa ve sola doğru daha çok kalçadan yukarısını hızlı bir şekilde döndürerek birkaç dakikada bu hareketleri yapıyoruz. Bu hareket karnın yan tarafındaki kasların şekillenmesi ve göbeğin erimesini sağlar.
    Bel kasları için mekik
    Bir taraftaki kolumuzu, bükülmüş olan diğer taraftaki dizimize doğru hafifçe, sık sık ve seri hareketlerle yakınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu hareketi de birkaç dakika dayanabildiğimiz kadar yapmaya gayret ediyoruz. Daha sonra diğer taraftaki ayağımızı ve kolumuzu değiştiriyoruz. Bu hareket karnın yan tarafına doğru olan kasları çalıştırmak için yararlıdır.


    Haftanın tek günleri bunları yiyin
    Kalkar kalkmaz:
    1 bardak ılık ballı limonlu su (içine yarım tatlı kaşığı bal, 10 damla limon konacak).
    Sabah sporu: 35-40 dakika tempolu yürüyüş yapın. Bol ter atmaya gayret edin. Ardından fotoğraftaki gibi 15-20 dakika spor.
    Duş: Ham ipek kese veya kabak lifi ile 5 dakika fırçalar gibi göbek, basen, popo, bel sertçe fırçalanacak. 5 dakika kadar susam yağı, kekik yağı, biberiye yağı, melisa yağı ile aynı bölgeye masaj yapılacak.
    Kahvaltı: 1 adet kabuklu yeşil elma, 1 adet sert şeftali
    Ara: 2 parmak taze dil peyniri yiyebilirsiniz.
    Öğle: 1 porsiyon ızgara tavuk (derişiz), bol rokalı yeşil salata (taze soğanlı).
    Ara(saat 15.00): 3-4 yulaflı bisküvi
    Ara(saat 17.30): 1 adet yeşil elma.
    Akşam: 4-5 kaşık zeytinyağlı fasulye (az yağlı), 1 dilim tam ekmek, mevsim salatası.
    Gece: 1 bardak şekersiz tarçınlı ılık light süt. 3-4 fincan rezene çayı, yeşil çay, mısır püskülü, kiraz, avakado yaprağı karışım çayı içilecek.
    Yasaklar
    * Kolalı, şekerli içecekler
    * Kızartma
    * Hayvansal katı yağlar (tereyağı, kaymak, yağlı şarküteriler, yumurtanın sarısı, yağlı süt ürünleri, yağlı etler, tavuk - balık derisi, tam yağlı süt)
    * Alkol (özellikle bira)
    * Beyaz un
    * Beyaz şeker
    * Doğum kontrol hapları
    * Aşırı gündüz uykusu
    * Çikolata
    * Yağlı çerezler
    * Cips
    Zayıflatıcı çayı elinizden düşürmeyin
    Bir su bardağı için 1-2 adet avakado yaprağı, 1 çay kaşığı yeşil çay, küçük bir tutam kiraz sapı ve mısır püskülü, 1 çay kaşığı rezene tohumu sadece 1-2 dakika kaynatılacak ve hafifçe fokurdadıktan sonra 3-4 dakika demlenmeye bırakılacak. Sonrasında şeker veya tatlandırıcı eklenmeyecek sadece çok ince bir dilim limonla içilecek. Yemeklerden biraz sonra da içebilirsiniz. Akşam mümkün olduğunca erken yenilecek. Sabah ise erken kalkmak önemli çünkü erken kalktığınızda metabolizma hızlanır, sabah sporu ise vücudu canlandırır, harekete geçirir.
    Dr. Ender SARAÇ
    Aile Hekimliği Uzmanı
    Ayurveda Uzmanı

    Followers